Mehmet Şimşek’ten önemli açıklamalar

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, 'İç Borçlanma faiz oranları 2014 Eylül itibariyle yüzde 9,4’e, reel faiz oranları ise yüzde 25,4’ten yüzde 0,5’e düşmüştür' dedi.

Maliye Bakanı Şimşek, Plan ve Bütçe Komisyonu’nda 2015 yılı Merkezi Yönetim Kanunu ve 2013 yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı görüşmelerine katıldı. Şimşek, yaptığı sunumda küresel ekonomi ile ilgili gelişmelerden bahsederek başladı.

Küresel ekonominin ılımlı olduğunu belirten Bakan Şimşek, IMF verilerine göre yüzde 3,3 büyüyen küresel ekonominin 2014 yılında da yüzde 3.3 büyüyeceğini ifade etti. Bakan Şimşek, ABD’de nispeten güçlü bir ekonomik performans gözlendiğini, 2013 yılında yüzde 2,2 oranında büyüyen ABD ekonomisinin 2014 yılında da aynı oranda, 2015 yılında ise yüzde 3,1 oranında büyümesi öngörüldüğünü vurguladı.

Bakan Şimşek, Avro Bölgesinin 2014 yılında yüzde 0.6 büyüyeceğini aktararak, bölge ekonomisinin yüzde 1.3 büyümesinin ön görüldüğünü söyledi. Şimşek, küresel ekonomik büyümeye dair toparlanma riskine işaret ederek, "Avro bölgesinde düşük büyüme ve enflasyon, gelişmekte olan ülkelerin potansiyel büyümesinin azalması, küresel finansal koşullarda sıkılaşarak ve jeopolitik gerginliklerin aranası olarak sıralanabilir. Avro bölgesinde yavaş büyüme ve düşük enflasyon hem bölge hem de küresel ekonomi için önemli bir risktir. Faiz oranlarının tarihin en düşük seviyelerinde seyretmesine rağmen güven eksikliği nedeniyle parasal aktarım mekanizması etkin bir şekilde işlememektedir" ifadelerini kullandı.

TÜRKİYE EKONOMİSİ

Türkiye ekonomisinin 2014 yılında yüzde 3.3 büyüyeceğini tahmin ettiklerini belirten Şimşek, "2014 yılında Latin Amerika’nın 1,3, gelişmekte olan Avrupa ülkelerinin yüzde 2,5, Çin ve Hindistan hariç gelişmekte olan ülkeler yüzde 2,7 ile bizden daha düşük oramda büyümesi beklenmektedir. 2014 yılı büyüme oranı bir önceki Orta Vadeli Program tahmini olan yüzde 4’ün ve potansiyel büyüme oranımızın bir miktar altındadır. Ancak, sıkı para politikası ve makroihtiyati tedbirler nedeniyle yavaşlayan iç talep, en Hüyük ticaret ortağımız olan AB’deki ekonomik durgunluk, artan jeopolitik gerginlikler ve özellikle en büyük ihracat pazarımız olan Irak’taki iç savaş, uluslararası sermaye girişlerinde azalma gibi hususlar göz önünde bulundurulduğunda Türkiye ekonomisi yadsınamayacak bir başarı göstermiştir. Ayrıca, IMF de 2014 yılı büyüme tahminleri gelişmekte olan ülkeler için 0,6 puan, gelişmiş ülkeler için ise 0,2 puan aşağı çekmiştir" diye konuştu.

MAASTRICHT KRİTERLER

Türkiye’nin son on yılda Maastricht kriterlerini tutulduğuna işaret eden Şimşek, "2002 yılında yüzde 10,8 olan genel devlet açığının. gayri safi yurt içi hasılaya(GSYH) oranını 2014 yılında yüzde 0,8 olarak ön görüyoruz. Bu oran OECD ortalamasının dörtte birinden, Maastricht kriterlerinin Üçte birinden ve gelişmekte olan ülkeler ortalamasının yarısından azdır. Diğer taraftan 2002 yılında yüzde 74 olan AB tanımlı borç stoğunun GSYH’ye oranını 2014 yılında 33,1, program sonunda ise yüzde 28,5’e indirmeyi hedefliyoruz. Brüt kamu borç oranımız 2014 yılı itibariyle yüzde 111,1 olan OECD ortalamasının Üçte birinden az, yüzde 96,4 olan avro bölgesi ortalamasının üçte biri ve Maastricht kriterlerinin ise neredeyse yarısı kadardır" şeklinde konuştu.

FAİZ GİDERLERİ

Şimşek, faiz giderlerinin bütçe içindeki payının yüzde 43,2 iken 2014 yılında yüzde 11,2’ye düşürdüklerini belirterek şunları dedi:

" Bu oran son 30 yılda görülen en düşük seviyededir. Benzer şekilde 2002 yılında vergi gelirlerinin yüzde 85,7’si faiz ödemelerine giderken bugün vergi gelirlerinin sadece yüzde 14,3 ’ü faiz ödemelerine gitmektedir. Bu oran 1983’ten itibaren en düşük orandır. Faiz giderlerinin GSYH’ye oranı 2002 yılında yüzde 14,8 iken 2014 yılında yüzde 2,8 ile 1992 yılından bu yana görülen en düşük seviyededir. Dezenflasyon, mali disiplin ve düşük risk primi sayesinde 2002 yılında yüzde 62,7 düzeyinde olan iç borçlanma faiz oranları 2014 Eylül itibariyle yüzde 9,4’e, reel faiz oranları ise yüzde 25,4’ten yüzde 0,5’e düşmüştür" dedi.

REEL SEKTÖR

Türk firmalarının dış borcunun yönetilebilir olduğunu ifade eden Şimşek, "2014 ikinci çeyreği itibariyle 278 milyar dolara ulaşan özel sektör dış borcunun 121,9 milyar doları reel sektöre aittir. Reel sektör borcunun GSYH’ye oranı yüzde 15,3 ile makul bir seviyededir. Reel sektörün yüzde 63’ünün döviz borcu yoktur. Döviz borcu olanların yüzde 68’inin de ithalat geliri bulunmaktadır. Ayrıca reel sektör dış borcunun yüzde 71,8’i uzun vadelidir. Kısa vadeli açık pozisyonu da 10,5 milyar dolar ile sınırlıdır. Döviz varlıkları ise kısa vadeli mevduat ağırlıklıdır yani likittir" ifadelerini kullandı.

ENFLASYON

Enflasyonun 2014 yılında geçici faktörler nedeniyle yüksek tek haneli rakamlara çıktığını belirten Bakan Şimşek, "Bunda son 13 yılın en kurak yazının etkisiyle gıda fiyatlarındaki yüksek seyir, Türk lirasındaki değer kaybı, jeopolitik gerginlikler ile bunların sonucunda enflasyon beklentilerindeki bozulma etkili olmuştur. Enflasyonun yıl sonunda yüzde 9.4 olarak gerçekleşmesini bekliyoruz. Ancak baz etkisi, gıda fiyatlarındaki normalleşme, emtia fiyatlarındaki düşüş, sıkı para ve maliye Politikaları ile uygulamakta olduğumuz makroihtiyati tedbirlerin etkisiyle enflasyonun 2015 yılı sonunda yüzde 6,3’e düşmesini bekliyoruz" şeklinde konuştu.

CARI AÇIK

Cari açığın önemli ölçüde daralma sürecine girdiğini aktaran Şimşek, "2013 yılı sonunda 65,1 milyar dolar cari açık 2014 yılı Ağustos Ay’ı itibariyle 12 aylık bazda 48,9 milyar dolara gerilemiştir. Altın ve enerji Hariç denge ise 4,1 milyar dolar açıktan 4,5 milyar dolar fazlaya dönmüştür. 2013 yılında yüzde 7,9 olan cari Açığın GSYH’ye oranının bu yıl yüzde 5,7’ye ineceğini tahmin ediyoruz. 2015 yılında cari açığın GSYH’ye oranını yüzde 5,4’e, program dönemi sonunda ise yüzde 5,2’ye gerileyeceğini ön görüyoruz" dedi.

İSTİHDAM

Bakan Şimşek, 2007 yılından bu yana Türkiye’de yaklaşık 5,7 milyon kişinin istihdam edildiğini belirterek, "İç talepteki yavaşlamaya rağmen son bir yılda 1,3 milyon kişiye istihdam sağladık. Ancak işsizlik oranı da son bir yılda 1,2 puan artarak 9,8’e yükselmiştir. Bunda çalışma çağındaki hızlı nüfus artışına ilaveten işgücüne katılım oranlarındaki artış etkili olmuştur" ifadelerini kullandı.

Google+ WhatsApp