BÖKE, MYK GÜNDEMİNE İLİŞKİN BASIN TOPLANTISI DÜZENLEDİ

BÖKE, MYK GÜNDEMİNE İLİŞKİN BASIN TOPLANTISI DÜZENLEDİ

BÖKE: "SİZE KALSIN” DENEN AKLIMIZ EĞER BİRAZCIK DİNLENMİŞ OLSAYDI, SURİYE’DEKİ ALEVLER TÜRKİYE’YE SIÇRAMAZDI

CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK), Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında, parti genel merkezinde toplandı.

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Doç. Dr. Selin Sayek Böke, MYK Toplantısı sonrasında yaptığı basın açıklamasında, "9 Ekim 2014 tarihinde Sayın Genel Başkanımız şu cümleleri sarf etmişti: “Gelin askerimizin kara harekatını Kobani’nin kurtarılması ve IŞİD’in buradan sürülmesi için sınırlandıralım. Böylece halkımızın akrabalarını koruyalım, bu hedefin gerçekleşmesiyle askerimizi derhal geri çekeceğimizi de taahhüt edelim” demişti. Ancak o gün bu cümlelere karşılık Cumhurbaşkanı bize “Aklınız size kalsın” demişti. Ve IŞİD’le mücadeleye dair ortaya koyduğumuz bütün somut öneriler ve tespitler karşısında her zamanki vurdumduymazlıkla bir yaklaşım o dönemde de sürdürülmüştü. “O size kalsın” denen aklımız eğer birazcık dinlenmiş olsaydı, ne Suriye felaketine sürüklenirdik, ne Suriye bu felakete sürüklenirdi, ne IŞİD Türkiye’de örgütlenirdi, ne de biz katledilen canlarımızın arkasından ağlar halde bulmazdık kendimizi." dedi.

Genel Başkan Yardımcısı Böke’nin, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun başkanlığında toplanan Merkez Yönetim Kurulu’nun gündemine ilişkin parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısındaki konuşması şöyle:

Değerli basın mensupları, bizleri ekranları başında izleyen sevgili vatandaşlarımız, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Her hafta olduğu gibi bu haftada Cumhuriyet Halk Partisi’nin Merkez Yönetim Kurulu’nun gündeme dair yapmış olduğu değerlendirmeleri sizlerle paylaşmak üzere buradayım. Ve maalesef yine her hafta olduğu gibi acı şehit haberleriyle kalbimizin kanadığı ve kaybettiğimiz gençlerin arkasından ağladığımız bir gündemle karşınızdayım. Bugün de 5 şehidimiz var. Her şeyden önce onlara “Allah’tan rahmet diliyorum ve tüm milletimizin, ailelerinin başı sağolsun” diyorum. Şehit haberleri her an Türkiye’nin her köşesinden kalbimizi parçalayarak gelmeye devam ediyor.

Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bugün yaşanan her şeyi büyük bir endişeyle izliyoruz. Sabaha karşı başlayan sınır ötesi harekatta Suriye’ye giriş yapmış olan, bütün askerlerimiz, evlatlarımız sağ salim vatanlarına biran önce geri dönsünler temennisi içerisindeyiz. IŞİD, bölge ve Türkiye için en önemli tehdit unsurlarından biri olmaya devam ediyor. Çok açıkça ortaya koymalıyız, IŞİD bir canavar. Bu canavarla içeride ve dışarıda mücadele konusunda maalesef geç kalındı. Uluslararası hukuk ve BM kararları kapsamında, IŞİD’le mücadele edilmesi doğrultusunda atılan adımların mutlaka uluslararası toplum ve bölgesel aktörler tarafından desteklenmesi gerekir. Bu örgüt Türkiye’nin başucunda, hemen sınırımızın ötesinde örgütlenmiş, doğrudan halkımıza ve halkımızın akrabalarına kastetmektedir. Biz bu canavar ortaya çıktığı günden beri, bu canavar bölgemiz ve evimize, ülkemize musallat olduğundan beri, ilk günden beri Türkiye’nin bu konuda aktif bir mücadele yürütmesi gerektiğini ifade ettik. Bunun altını çizmeye de devam ediyoruz. Hem içeride, hem dışarıda bu tehdidin bertaraf edilmesine yönelik somut önerilerimizi de her defasında çok açık bir şekilde ortaya koyduk.

Bir anımsatma yapma ihtiyacımız var. Bundan yaklaşık 2 yıl önce bu mikrofondan 9 Ekim 2014 tarihinde Sayın Genel Başkanımız şu cümleleri sarf etmişti: “Gelin askerimizin kara harekatını Kobani’nin kurtarılması ve IŞİD’in buradan sürülmesi için sınırlandıralım. Böylece halkımızın akrabalarını koruyalım, bu hedefin gerçekleşmesiyle askerimizi derhal geri çekeceğimizi de taahhüt edelim” demişti.

Ancak o gün bu cümlelere karşılık Cumhurbaşkanı bize “Aklınız size kalsın” demişti. Ve IŞİD’le mücadeleye dair ortaya koyduğumuz bütün somut öneriler ve tespitler karşısında her zamanki vurdumduymazlıkla bir yaklaşım o dönemde de sürdürülmüştü. “O size kalsın” denen aklımız eğer birazcık dinlenmiş olsaydı, ne Suriye felaketine sürüklenirdik, ne Suriye bu felakete sürüklenirdi, ne IŞİD Türkiye’de örgütlenirdi, ne de biz katledilen canlarımızın arkasından ağlar halde bulmazdık kendimizi. Ne de Suriye felaketi tarihimize ve dünya tarihine bir kara leke olarak kazanırdı. Ne de Türkiye’nin yanan yangına döktüğü benzin sonucunda, o alevler Türkiye’ye sıçramazdı.

Ancak ne yazık ki, IŞİD’le topyekûn mücadele etmek yerine, AKP bu canavarın büyümesine göz yuman aktörlerin başında geldi. Öyle ki, IŞİD’in bir terör örgütü olduğuna dair IŞİD’ı ekonomik faaliyetlerine ilişkin BM’nin aldığı karar dışında, Türkiye mevzuatında herhangi bir hüküm yok. Öyle ki, siyasi irade Irak Şam İslam devleti adıyla kurulan terör örgütünün ismini dahi telaffuz edemiyor. Öyle ki, IŞİD’a 70 ilden katılıma göz yumuluyor. Öyle ki, Türkiye içindeki IŞİD hücrelerinin sistematik bir takibinden ve takip edilenlerle sistematik bir mücadeleden söz etmek maalesef mümkün değil. İstanbul’un göbeğinde IŞİD piknik düzenliyor. Türkiye çapında IŞİD dergi basıyor ve bu dergide farklı sivil toplum kuruluşlarını ve bu kuruluşların mensubu vatandaşlarımızı açıkça hedef gösteriyor. Gazeteciler, akademisyenler, sanatçılar tutuklanırken, IŞİD üyeleri hukuk tarafından serbest bırakılıyor. Canlı bomba eylemcileri bilinmelerine rağmen, Türkiye’de at koşturuyorlar. Sonra biz kendi evlatlarımızı, askerlerimizi Suriye’ye ve Suriye girdabına IŞİD’le mücadele girdabına sokmak durumunda kalıyoruz. Ama görün ki, biz kendi insanlarımızı, kendi ülkemizin sınırları içerisinde bu örgüte karşı koruyamıyoruz ve daha da acı olanı şu ki, hükümette IŞİD’le topyekûn mücadeleye dair bir açık iradeyi halen ortaya koymuş değil. Buradan bir kez daha hükümete açık bir çağrıda bulunuyoruz. Sadece Cerablus’ta değil, kendi topraklarımız içerisinde de, IŞİD’le samimi bir mücadeleye davet ediyoruz.

Keşke biz, Suriye konusunda, IŞİD konusunda, FETO konusunda, mezhepçi dış politikanın kanımızla, canımızla ödeyeceğimiz bir maliyet yaratacağı konusunda, ülkemizdeki kutuplaşma konusunda, yolsuzluklar konusunda haklı çıkmasaydık. Keşke, Türkiye ve halkımız bu bedelleri ödemeseydi. Eğer hükümet IŞİD’le mücadele konusunda samimiyse, eğer Suriye’ye gitmiş olan canlarımız, evlatlarımızın bir kıymeti var ise, bu kez uyarılarımızı ciddiye almalı, IŞİD’in bir ulusal tehdit olduğu gerçeğini kabul etmeliler ve bu tehdidi bertaraf etmek için sınırlarımız içerisinde derhal samimiyetle gerekli bütün adımları atmalılar. Bunu geçmişte söylediğimiz ve dinlenmeyen aklımıza dayanarak söylüyoruz.

Bir anımsatma yapma ihtiyacımız var. Unutmayın ki, Adıyaman’da ve Suruç’ta Cumhuriyet Halk Partisi’nin hazırladığı raporlar vardı. Bu raporlar, “Ankara Garı Patlaması” öncesinde bu patlamaya dair uyarılar barındırıyordu. O dönem raporlarımız ciddiye alınmadığı için garda yüzlerce canımızı verdik. “Ankara Garı Patlaması”nı takip eden dönemde hazırladığımız raporda, bu hafta Antep’te yaşanmış olan cani saldırının işaretleri vardı. Yine dinlenmediği için çoluk, çocuk, genç 54 canımızı Antep’te kaybettik. Suruç sonrası mecliste bir komisyon önerisinde bulunduk, reddedildi. Bu patlamalar başladığından beri mecliste 12 kere teröre dair bir araştırma yapılması için önerge verdik. 12’side ya gündeme alınmadı ya da reddedildi. 12 Eylül 2010’da referandumda HSYK’nın yeniden yapılandırılmasının nasıl bir felakete yol açacağını açıkça ifade edip karşı çıktık. İşte bugün bütün bu söylediklerimizin acı sonucunu hep beraber yaşıyoruz.

Bugün Suriye siyasetinin, mezhepçi dış politikanın, bir komşu ülkenin içişlerine müdahale etmenin, aşırıcı örgütlere verilen desteğin Türkiye’ye çıkarmış olduğu maliyet, hükümet tarafından da bizzat kabul edilmiş durumda. Unutmayalım, Türkiye bir yol ayrımında. “Aldatıldık” diye, halkı aldatmaya devam edilmesine izin vermeyeceğiz. Nasıl ki, askerde, nasıl ki memurda, nasıl ki iş dünyasında FETÖ varsa, FETÖ’nün siyasette iyi işler yapmaya engel oluşturan bütün unsurlarının da farkındayız. “Allah affetsin” diyerek, bütün bu kara tablonun altından kalkılamaz. Biz affetmiyoruz.
Türkiye’nin içinde bulunduğu bu yol ayrımı, uluslararası hukuka riayet eden, kendi sınırları içinde hukukun üstünlüğünü tesis eden, komşularının toprak bütünlüğüne saygı duyan bir ülke olarak bir yol tercih etmeyi zorunlu kılmaktadır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Soru- Selin hanım, bugün Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun anayasa hukukçularıyla da bir toplantı yapacağı iletilmişti. Tam olarak kapsamıyla ilgili kanun hükmünde kararnamelerle ilgili anayasa paketi mi nedir, bilgi alabilir miyiz?
Selin SAYEK BÖKE- Şu anda o toplantı devam ediyor. Özellikle, kanun hükmünde kararnamelerle ilgili bir değerlendirme yapılıyor. Ancak, Türkiye’nin hukuk sistemine dair genel değerlendirmelerin ve anayasa ile ilgili görüşlerinde paylaşılacağı bir toplantı gerçekleştiriliyor. Bir kez daha altını çizmeliyiz. Türkiye’nin içinden geçtiği olağanüstü dönem, çözümlerin olağanüstü bir şekilde mecliste oluşturulması gerekliliğini ortaya çıkartıyor. Kanun hükmünde kararnamelerle meclisin etrafında koşan değil, hukuku meclisin ortasına ve temeline yerleştiren bir yaklaşıma ihtiyacımız var. Bugün toplantıda yapılacak değerlendirmelerde bu kapsamda olacaktır.

Hepinizi sevgiyle selamlıyorum.

Google+ WhatsApp