Ekonomide Hayali Mutluluk

Ekonomide Hayali Mutluluk


Markette alışveriş yapan bir kadının yüzünde, "Bu ay da geçtik çok şükür" gülümsemesi… Ama poşette artık ne çocukların sevdiği çikolata var, ne de evin en çok tüketilen ürünü. Yine de mutlu görünüyor. Peki, gerçekten mutlu mu, yoksa mutluluğu kendine mi ikna ediyor?

Ekonomide bir süredir “hayali mutluluk” dönemi yaşıyoruz. Raflarda fiyatlar uçmuşken, cüzdanlar yerinde sayarken, bazıları hâlâ umutlu. Belki de başka çareleri kalmadığı için... Umudu olmayan bir toplum, karanlıkta yolunu bulamaz çünkü.

İktisat derslerinde anlatılan “tüketici güven endeksi” artık sadece rakamlardan ibaret değil; bir toplumun ruh hali, nabzı. İnsanlar kendilerini iyi hissetmek için “mış gibi” yapıyor. Alamadığı şeyleri sanki istemiyormuş gibi anlatıyor. Tatile gidemeyince "Zaten evde dinlenmek daha güzel" diyor. Aslında bu, bir başa çıkma yöntemi. Ruhsal enflasyon...

Ekonomik göstergeler tabloyu ne kadar parlak gösterirse göstersin, mutfakta kaynayan tencere gerçeği anlatır. Ama toplum olarak, bu gerçekle yüzleşmek yerine, ona masallar uyduruyoruz. Çünkü gerçek, ağır geliyor. Çünkü umut, her zaman en son terk edilen...

Ekonomideki bu hayali mutluluk, belki bir hayatta kalma refleksi. Ama uzun vadede, gerçekle yüzleşmedikçe çözüm de gelmeyecek. Tıpkı bir yara gibi; üzerini örtmek geçici rahatlık sağlar ama iyileşmek için önce temizlemek, sonra tedavi etmek gerekir.

Haydi gelin, kendimize dürüst olalım. Hayali mutluluklar yerine, gerçek çözümler konuşalım. Çünkü ancak o zaman gerçekten gülümseyebiliriz.

Google+ WhatsApp