Rabbimizi bize kim tarif ediyor?

Rabbimizi bize kim tarif ediyor?


Aklın yolu birdir.” Bir iğne ustasız, bir harf katipsiz olmaz.” Formülü ile elbette bu insanın, tabiatın ve kâinatın bir sahibi bir yaratıcısı vardır. Çünkü vücuda getirilmişherşey sanatlı ve kusursuz tek elden işleyen adeta bir fabrika….

Yaratılmış herşeyin bir yaratanı var. Yaratan yaratıp bırakmamış tesadüfe ve elementlere ve sebeplere   havale etmiyor. Görerek bilerek bu kâinat fabrikasını işettiriyor. Bir fabrika düzenli çalıştırılıyor ve kaliteli ürün üretiyorsa ustasından veya çalıştıranından şuphe edebilir miyiz? Elbette hayır.

Mesele bu mükemmel fabrikanın en mükemmel eseri insan olursa şu sorular hatıra geliyor! Bu mükemmel fabrikanın yaratıcısı kim? Bu fabrikayı niçin kurmuş, bizleri niçin yaratmış, ne zamana kadar bu fabrikayı çalıştıracak? Bizden istediği nedir? Bizden nasıl memnun olur? Memnuniyetini kazanırsak veya onu tanımazsak ne gibi sonuçlarla karşılaşacağız? İşte bu soruların doğru olarak cevaplandırılması ancak bu kâinat fabrikasının sahibinin bir elçi, bir peygamber gönderip bildirmesiyle mümkündür. Tüm insanlığa gönderilen bu elçilerin ilki Âdem Aleyhisselam sonuncusu ve en birincisi Hz Muhammed (SAV) Efendimizdir.Hadiseye böyle bakınca Peygamberimiz Hz. Muhammed (SAV) efendimizin hal ve davranışlarının ve sözlerinin (Hadislerini) ne kadar önemli olduğunu anlıyoruz. Hadislerin kaynağı olan başta sahabeler ve Tabiin ve onlardan sonra gelen alimlerin nakledikleri “Kûtub -u Sittenin (bilinen Altı Hadis Kitabının) bildirdikleri bizler için ne kadar önemli olduğu anlaşılıyor. Aynı zamanda bu kitaplara dayanaksız olarak itiraz eden sözde alim olup gerçekte İslam ümmetinin ve özellikle milletimizin İslamiyet ana caddesinden saptırmak üzere kurgulanmış maşalar olduğunu fark edebiliyoruz. İslamiyet geldikten sonra asırlar boyunca İslam alimleri bu sapık zihniyetlerle mücadele etmişler ve onların ilmen tutarsız olduklarını ispat etmişlerdir. Peygamberimize dil uzatan bu cahillerin hilelerini daha iyi anlamak için Peygambetimizin(SAV) binden fazla mucizelerini sınıflandıran Bediüzzaman'ın On Dokuzuncu Mektup (Mucizatı Ahmediye Risalesi)  ve  yine Peygamberimizin en büyük mucizesi olan Kur'an-ı Kerim'imizin kırk yönüyle mucize olduğunu ispat eden Yirmibeşinci söz (Mucizatı Kuraniye Risalelerini) okumak gerekiyor.Aynı zamanda Peygamberimizin müteşabih (teşbihli;benzetme yaparak )açıkladığı hadislere düz  kelime anlamı verip itiraz edenlerin ne kadar haksız bir iddiada bulunduklarını bir örnekle anlayabiliriz.Peygamberimiz (SAV) Sahabeletiyle otururken bir olay oluyor;

“Nasıl ki, bir vakit huzur-u Nebevîde derince bir gürültü işitildi. Ferman etti ki: 'Şu gürültü, yetmiş senedir yuvarlanıp şimdi Cehennemin dibine düşmüş bir taşın gürültüsüdür.' Bir saat sonra cevap geldi ki, 'Yetmiş yaşına giren meşhur bir münafık ölüp cehenneme gitti.' Zât-ı Ahmediye Aleyhissalâtü Vesselâmın beliğ (bekagatlı)bir temsille beyan ettiği hadisenin tevilini gösterdi."(1)

Bu hadisi arapça metninden

Okuyup türkçe yorum yapmanın ne kadar anlamsız olduğunu anladınız. Aynen öyle müteşabih hadislerin anlamlarını Peygamberimizin varisleri olan Mevlâna Celaleddin Rumi, İmam-ı Rabbani, İmam-ı Gazali gibi büyük alimlerin yaşadıkları asrın anlayışına göre o asrın insanlarına açıklayabilirler.

Rabbim hepimizin Kuran-ı Kerim'den ve onun birinci Rehberi ve açıklayıcısı Peygamberimiz Hz. Muhammed (SAV) Efendimizin Sünnetlerinden hissemizi ziyade edip, Peygamberimizin Şefaatlerine nail eylesin. Âmin.Hoşçakalın.

Kaynakça

1-) Ondokuzuncu Mektup Dördüncü nükteli işaret, Bediüzzaman Said Nursi, DİB Yayını

Google+ WhatsApp