Sıcaklar Yakıyor, Ekonomi Kavuruyor

Sıcaklar Yakıyor, Ekonomi Kavuruyor


Ağustos... Havanın sıcaklığı mı desem, cebimizin yangını mı? Karar vermek zor. Termometre 41’i gösteriyor, market etiketi 81’i. Klima açsan elektrik faturasına, açmasan tansiyona yakalanıyorsun. Sıcaktan uyuyamıyoruz, borçlardan da. Bu ülkede artık gece uykusu da lüks.

 

Sabah kalkıp pencereyi açıyorum, içeri serinlik değil; enflasyon giriyor. Markette bir bakıyorum, geçen hafta 19.90 olan domates bu hafta "sadece" 32.75 olmuş. Etiketler benden daha fazla mesai yapıyor. Hatta benden daha hızlı zamlanıyorlar. Etiket değiştiren market çalışanları bile fiyatlara şaşırmıyor artık, “bu da geçtiğimiz haftanın nostaljisi” deyip geçiyorlar.

 

Sokakta insanlar terliyor, ama asıl ter devletin vergi tahsilatında akıyor. Sıcakta su gibi para akıyor, ama o su nedense hep bizim cüzdanımızdan çıkıyor. Akaryakıt zam mı yemiş? Ehliyetin varsa suç sende. Klima açık mı? Zengin zannediliyorsun. Çocukla dışarı mı çıktın? Tatilci muamelesi görüyorsun.

 

Bakın sevgili okurlar, biz artık sıcaklarla değil, sabırla terliyoruz. Çünkü bir yanda güneş, diğer yanda hayat pahalılığı… Gölgeye kaçsan karanlık, güneşe çıksan yanıyorsun. Buz gibi limonata içmenin maliyetiyle, ev kredisi arasında sadece birkaç fark kaldı.

 

Bize “tasarruf edin” diyorlar. Evet, ettik: Hayallerimizden, umutlarımızdan, planlarımızdan… Tatil yerine cam önünde vantilatörle, dondurma yerine ev yapımı buzla, stres yerine çaresizlikle baş başa kaldık.

 

Ama yılmak yok! Çünkü biz alıştık. Bu ülkenin insanı sıcakla da yanar, fiyatlarla da... Ama gülmeyi bırakmaz. Gülmeyi de vergiye tabi tutmadıkları sürece, yazılarımda bu yangına biraz da mizah katmaya devam edeceğim.

 

Kalın sağlıcakla...

…ama serin kalmanız mümkünse ne mutlu size.

Ağustos... Havanın sıcaklığı mı desem, cebimizin yangını mı? Karar vermek zor. Termometre 41’i gösteriyor, market etiketi 81’i. Klima açsan elektrik faturasına, açmasan tansiyona yakalanıyorsun. Sıcaktan uyuyamıyoruz, borçlardan da. Bu ülkede artık gece uykusu da lüks.

 

Sabah kalkıp pencereyi açıyorum, içeri serinlik değil; enflasyon giriyor. Markette bir bakıyorum, geçen hafta 19.90 olan domates bu hafta "sadece" 32.75 olmuş. Etiketler benden daha fazla mesai yapıyor. Hatta benden daha hızlı zamlanıyorlar. Etiket değiştiren market çalışanları bile fiyatlara şaşırmıyor artık, “bu da geçtiğimiz haftanın nostaljisi” deyip geçiyorlar.

 

Sokakta insanlar terliyor, ama asıl ter devletin vergi tahsilatında akıyor. Sıcakta su gibi para akıyor, ama o su nedense hep bizim cüzdanımızdan çıkıyor. Akaryakıt zam mı yemiş? Ehliyetin varsa suç sende. Klima açık mı? Zengin zannediliyorsun. Çocukla dışarı mı çıktın? Tatilci muamelesi görüyorsun.

 

Bakın sevgili okurlar, biz artık sıcaklarla değil, sabırla terliyoruz. Çünkü bir yanda güneş, diğer yanda hayat pahalılığı… Gölgeye kaçsan karanlık, güneşe çıksan yanıyorsun. Buz gibi limonata içmenin maliyetiyle, ev kredisi arasında sadece birkaç fark kaldı.

 

Bize “tasarruf edin” diyorlar. Evet, ettik: Hayallerimizden, umutlarımızdan, planlarımızdan… Tatil yerine cam önünde vantilatörle, dondurma yerine ev yapımı buzla, stres yerine çaresizlikle baş başa kaldık.

 

Ama yılmak yok! Çünkü biz alıştık. Bu ülkenin insanı sıcakla da yanar, fiyatlarla da... Ama gülmeyi bırakmaz. Gülmeyi de vergiye tabi tutmadıkları sürece, yazılarımda bu yangına biraz da mizah katmaya devam edeceğim.

 

Kalın sağlıcakla...

…ama serin kalmanız mümkünse ne mutlu size.

Google+ WhatsApp