SABIR TÜKENTİ, TAHAMMÜL KAYIP..

SABIR TÜKENTİ, TAHAMMÜL KAYIP..


Bir zamanlar insanlar beklemeyi bilirdi.

Bir haberin gelmesi günler, bir sevdanın büyümesi aylar, bir yaranın kabuk bağlaması yıllar alırdı. Zamanın ruhu sabırla yoğrulmuştu. Şimdi ise her şey hızın insafına kaldı; sabır bir meziyet olmaktan çıktı, tahammülse neredeyse delilik sayılıyor.

 

Günümüz insanı bir mesajı beş dakika geç alırsa sinirleniyor.

Kırk saniyelik videoyu ileri sarıyor.

Bir trafik ışığı birkaç saniye geç yanarsa, kornalar sabırsızlık marşına dönüşüyor.

Ne oldu bize?

Neden her şeyin hemen olmasını istiyoruz da, hiçbir şeyi sindiremiyoruz?

 

Sabırla olgunlaşan meyvelerin tadını unuttuk.

Hemen gelenin kıymetini bilemeden tüketiyor, yetmeyince de suçlayacak birilerini arıyoruz. Tahammülümüz yok çünkü konfor alanımızda bir çizik bile panik sebebi artık. Ruhlarımız, dijital çağın hızlı tüketim alışkanlıklarına yenik düştü. En küçük sarsıntıda bağıran, kaçan, vazgeçen bir toplum olduk.

 

Beklemek büyütürdü bizi.

Şimdi beklememek, bizi küçültüyor.

 

İlişkiler sabırsızca başlıyor, tahammülsüzce bitiyor.

Kariyerler kısa yoldan ün, kısa yoldan para peşinde.

Kimse ‘emek’ demiyor, çünkü emek zaman ister.

Oysa zamanımızı ekranlara, krizlere ve egomuza rehin verdik.

 

Tahammül, insanın en kıymetli iç direncidir.

Sabır, iç sesinle kurduğun en uzun yolculuktur.

Ve her ikisi de artık yitip gitmiş gibi…

 

Ne zaman tekrar beklemeyi öğreniriz, işte o zaman birbirimizi de, hayatı da daha az tüketiriz.

Google+ WhatsApp