
Altının Yükselişi Nereye Kadar?
Altın, sadece bir maden değildir. Altın, ekonomiye güvenin ölçüsüdür. Vatandaşın cebindeki paraya, ülkenin yarınlarına dair duyduğu inancın barometresidir. Bugünlerde altının tırmanışını konuşuyoruz. Peki bu yükseliş nereye kadar devam edecek, asıl sorumuz bu.
Öncelikle şu çıplak gerçeği görelim: Altın yükseliyorsa, bu sadece küresel dalgalanmalarla açıklanamaz. İçeride güven kaybı, dışarıda belirsizlik demektir. Dolar karşısında ezilen Türk Lirası’nın alternatifi olarak vatandaş altına koşuyorsa, bu Merkez Bankası’nın politikalarının sorgulandığı anlamına gelir.
Altının yükselişi kısa vadede yatırımcı için sevinçtir ama ülke ekonomisi için çığlıktır. Çünkü altına yönelen her kuruş, üretime, sanayiye, istihdama gitmeyen paradır. Yastık altında biriken altın, aslında ekonomiden kaçan sermayenin sessiz çığlığıdır.
“Altın güvenli limandır” klişesi doğru ama eksiktir. Altın aynı zamanda ekonominin zayıflığının aynasıdır. İnsanlar yarınlarına güvenseydi, paralarını fabrika yatırımlarına, şirketlere, borsaya aktarırdı. Oysa bizde tablo tersine işliyor: Altın yükseldikçe vatandaş biraz daha umutsuzlaşıyor.
Soru şu: Bu yükseliş nereye kadar? Küresel resesyon korkuları, jeopolitik gerginlikler, FED’in faiz politikaları belirleyici olacak. Ama içeride çözülmeyen yapısal sorunlar, enflasyonun pençesinden kurtulamayan halk, altına olan talebi katlayarak artıracak. Yani altının yükselişi, ekonomide güven tesis edilene kadar sürecek.
Son söz şu olsun: Altın fiyatlarını takip etmek, aslında ülkenin ruh halini okumaktır. Altın yükseliyorsa bilin ki güven düşüyor, gelecek endişesi büyüyor. Ekonomi, altın grafiğindeki her sıçramada bize “Benimle ilgilenin” diyor. Sorun altın değil; sorun, altına muhtaç hale getirilmiş ekonomide saklıdır.