
Eylül ve Ekonomi
Eylül geldi. Yapraklar dökülmeden, vatandaşın cebindeki para döküldü.
Okul masraflarıyla, faturaların artışıyla, pazar tezgâhlarının ateşiyle beraber gerçek yüzünü bir kez daha gördük: Bu ülkede ekonomi, kâğıt üzerinde pembe tablolarla süsleniyor; sokakta ise kara kıştan beter bir soğuk esiyor.
Devletin açıkladığı enflasyon rakamlarıyla pazardaki fiyatları yan yana koyun, biri masal kitabı, diğeri korku romanı. TÜİK hâlâ “yüzde şu kadar” diye rapor yazıyor, ama vatandaşın sepeti yüzde yüz boşalıyor. Hangi rakam, mutfaktaki yangını söndürüyor?
Eylül, bahane değil; gerçeklerin tokadı gibi çarpıyor yüzümüze. Çocuğuna forma almak için maaşının yarısını harcayan babanın, defter-kitap için kara kara düşünen annenin hikâyesini hiçbir ekonomi bakanı istatistiklerle süsleyemez.
Ekonomi yönetimi hâlâ “sabredin” diyor. Sabır taşı çoktan çatladı! Vatandaşın dayanacak gücü kalmadı.
Çünkü bu millet artık sadece fiyatla değil, adaletsizlikle de mücadele ediyor. Zengin, devletten teşvik alıp lüks içinde yaşarken; emekli, pazara çıkmaya utanır hale geliyor.
Eylül bize bir kez daha gösteriyor ki:
Ekonomi yönetimi, rakamlarla oynayarak günü kurtarıyor ama milletin yarınını karartıyor. Bu tabloda umut aramak, çölde su aramaya benziyor.