Hayat bir mücadele mi? Yoksa yardımlaşma mı?

Hayat bir mücadele mi? Yoksa yardımlaşma mı?


Özellikle görselliğin hâkim olduğu  “Begesellerin  başlanğıclarında”Bir Leopar’ın   bir Ceylan’ı nasıl  parçaladığı, bir Kartalın   bir  civcivi kapıp, parçalayıp,  yutmaya  çalıştığı verilip “Kuvvetli olan yaşar, kuvvetsiz olan yenilmek suretiyle ortadan kaldırılır. Görüntüleriyle; ” Hayat kuvvetliler için vardır. ” Mesajları  daimi olarak verilir. Evet  bu görüntüler ilk bakışta bize aynı mesajı veriyor. Ancak geniş ölçekli ve derinlemesine baktığımızda;  tabiatta yaratıcımızın kurduğu her an tazelenen  bir fabrika gibi, yenilenen bir saray gibi  gözetilerek  çalışan mükemmel bir “eko sistemi” çalışır görüyoruz. O Leopar’ın yavrularına karşı ne kadar şefkatli ve nazik  davrandığını, onları incitmeden ağzında taşıdığını,  aynı şekilde o Kartal’ın yumurtadan  çıkan yavrularını  öldürmeyip  uçmayı öğreninceye kadar nasıl beslediğini, nasıl uçmaya davet ettiğni aynı belgesellerden müşahade ediyoruz.    Afrikada yaz mevsimi sonunda su kaynaklarının  daraldığında su bulunan yerlere su içmeye gelen Yabani Bizonların(Yabani öküzlerin) nerdeyse bir yıl boyunca timsahlar tarafından nasıl beklendiklerini görüyoruz.  Yaralı veya hasta Bizonların su içinde aylarca bekleyen timsahlar tarafından temizlendiğini görüyoruz. Bizon nesli asırlardan beri devam edip gidiyor.  İnsanoğlunun aşırı ve kuralsız  avlanması bazı türlerin azalmasına hatta ortadan kalkmasına sebep olmaktadır. Bu durumlar  tabiatın dengesini de bozmaktadır. Halbuki tabiatta;fıtri(yaradılıştan gelen) bir temizlik mevcuttur.  Karalarda ve denizlerde hiçbir ölmüş hayvan leşinin ortada kaldığını göremeyiz . Karalarda kartal ve akbabalar çakallar ve tilkiler ,  denizlerde balıklar mutlaka temizlerler. Daha sonra küçük kuşlar,kutçuklar, bakteri ve mantarlar son temizlikleri yaparlar. Timsahların ağızlarını açıp dişlerinin arasının kuşlar tarafından nasıl temizlendiğine şahit oluruz. Tabiatta daimi bir yardımlaşma bir temizlik görüyoruz. Sanayinin olmadığı yerlerde havanın ve gökyüzünün ve toprakların ne kadar temiz safi özellik ve güzelliklerini korur olduğunu hepimiz biliriz. Hayatın ilk basamağı olan bitkilerin hayatlarını sürdürmeleri için cansız elementler, toprak, hava ve su ile güneş ışığı istihdam edilip yardımlarına koşturuluyor. Bitkiler hayvanların  hayatını devam ettirmeleri için yaratılmışlar, görevlerini aksatmadan yapıyorlar.  İnsanoğlunun hayatının hem elementlere, hem vitamin ve protein ,yağ ve karbonhidratlar gibi gıda maddelerine yani hem bitkisel hem de hayvansal gıdalara ihiyacı var. Bu gıdaları  ağzımızda çiğnedikten sonra karışmıyoruz.  Ancak her bir gıda maddesi ihtiyacı olan hücreye nasıl gönderiliyor? Sonsuz kudret sahibi bir yaratanın yardımı olmazsa bu şuursuz “Kalsiyum” kemik dokusuna ve “Fosfor” yumuşak dokulara ve organlara gidebilirler mi? Örnekler çoğaltılabilir. İnsanoğlunun  sosyal bir varlık olarak yaratılması,  diğer insanlarla maddi ve manevi yardımlaşmasını gerektirmektedir. Tabiatta ve  kainattaki  denge ve yardımlaşma, kainatın meyvesi ve halifesi olan insanların hayatlarını devam ettirmeleri  için kurulmuş ve hatasız  çalıştırılıyor.  İnsanoğlu ise girdiği her yeri karıştırıyor, bulaştırıyor ve kirletiyor.

 Rabbimiz Maide Suresi 2. Ayetinde ”Hem iyilik ve takva üzerinde yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerine yardımlaşmayın, Hem Allahtan sakının! Şüphe yok ki Allah, Azabı çok şiddetli olandır. ”Buyuruyor. “Yardımlaşmayı yapıp, kainattaki yardımlaşma kanununa uygun hareket ediniz.” diyor. Bu noktadan dünya barışı ancak müslümanların ve özellikle bizlerin ve ülkemizin gayret ve çalışma ve yardımlaşmamıza bağlı gözüküyor.

Tefsirde ;“Demekle  kainatın envaı(Neviler,kainattaki her şey) insanı tanıyor değil belki insanı  bilen ve tanıyan merhamet eden  bir zatın(Allah’ın)tanımasının ve bilmesinin delilleridir. Elbette böyle bir rahmet senden külli ve halis bir şükür, ciddi ve halis hürmet ister. işte o halis şükrün safi hürmetin tercümanı ve ünvanı olan “Bismillahirrahmanirrahim’i “  de O rahmetin vusuline vesile(rahmete  kavuşma ve mazhar olmaya) ve o Rahmanın dergahında şefaatçi yap.” (Lem’alar,on dördüncü lem’a)

O halde İnsanlara düşen görev; Önce bu kainatı yardımlaşmak üzere kuran Allah’ı tanımak ve

tanıdığını  ve teşekkürünü başta namaz ibadetlerle bildirmektir. Sonra yakın akraba ve komşulardan başlayıp maddi ve manevi yardımlaşmak ,hatta hayvanlara ve tabiattaki herşeye iyi  davranmak değil midir? Hoşça kalın.  

Google+ WhatsApp