Erdoğan: AİHM, bizim mahkemelerimizin yerine geçecek şekilde karar veremez

Erdoğan: AİHM, bizim mahkemelerimizin yerine geçecek şekilde karar veremez

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) tutuklu bulunan HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş kararına ilişkin, "AİHM, bizim mahkemelerimizin yerine geçecek şekilde karar veremez. Tahliyesini istemiş olması resmen çifte standarttır, hatta ikiyüzlülüktür. AİHM şu anda böyle bir teröristi savunmanın arkasında olduğunu bilmelidir" dedi.

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM'deki grup toplantısında partililere hitap etti. Bütçe görüşmelerinin Meclis’in temel görevleri arasında ilk sıralarda yer aldığını belirten Erdoğan, bütçenin Meclis’te kabul edilmesiyle birlikte tüm milletin bütçesi haline geldiğini söyledi. Bu yıl koronavirüs salgınının etkisini sürdürdüğü bir dönemde hazırlanıp, yürürlüğe girecek olması sebebiyle 2021 yılı bütçesinin ayrı bir ehemmiyete sahip olduğunu kaydeden Erdoğan, amaçlarının bir yandan salgının olumsuz etkilerini azaltmak, diğer yandan da ülkeyi hedeflerine doğru adım adım yaklaştırmak olduğunu dile getirdi.

Erdoğan, böylesine kritik bir dönemde bütçe üzerindeki tartışmaların hem daha yoğun hem daha kapsamlı olmasının tabii olduğunu, ancak bu tartışmaların ahlaki, adil, yapıcı bir zeminde yürümesi gerektiğini ifade ederek, "Fikri olan fikrini söyler, fikri olmayan ise yalanla, iftirayla, hakaretle kendini göstermeye çalışır. Bütçe görüşmeleri sırasında bu yönteme başvuranlar da olduğunu üzüntüyle gördük. Şahsımıza, partimize, grubumuza, hükümetimize ahlak ve nezaket sınırlarını aşarak saldıranların yaptıkları, içlerindeki kini nefreti cürufu dışa yansıtmaktan ibarettir. Bizim üzüldüğümüz husus, ülkemizde vizyoner politika ortaya koyan, program ve proje üreten, halkın kafasını karıştırmaya değil, gönlünü kazanmaya çalışan bir muhalefet anlayışının eksikliğidir. 'Çamur at, tutmasa da izi kalır'. Bu mantıkla her gün yeni bir yalan söyleyen, yalanı yüzüne vurulduğunda ise hiç utanıp sıkılmadan hemen bir sonraki yalana geçen, bazen dönüp eski yalanları yeniden tekrarlayan bu zihniyetle hiçbir yere varamayız. Bizimle vizyonda, programda, projede yarışamayanların işi, kendi aralarında hakaret, iftira, yalan yarışına çevirmeleri ülkemiz adına bir kayıptır. Üstelik bu yalanları milletin gözünün içine baka baka ve kendilerinden gayet emin şekilde söylüyorlar. Bir doğrunun yanına 9 yalan katarak çizdikleri resme herkesin de inanmasını bekliyorlar" dedi.

'KENDİLERİNİ, HERKESİ HİZAYA DİKTİKLERİ O TEK PARTİ DEVRİNDE SANIYORLAR'

Erdoğan, muhalefetin kendilerine itibar etmeyen işçi, çiftçi, öğretmen, yargı mensupları, polis, asker meslek grubundakilere hakaret etmekten çekinmediğini söyleyerek, "Sanıyorum bunlar kendilerini hala herkesi karşılarında hizaya diktikleri o tek parti devrinde sanıyorlar. Öğretmen CHP'liyse makbul, değilse kötü. Çiftçi CHP'ye oy veriyorsa iyi, vermiyorsa cahil. Yargı mensubu CHP'nin istediği gibi davranıyorsa saygıdeğer, kendi vicdanına göre hareket ediyorsa militan. Polis, CHP'nin arzusu istikametinde hareket ediyorsa aferin, kanuna ve amirlerinin emirlerine göre davranıyorsa zorba. Bu listeyi her meslek grubu için, her fert için uzatmak mümkündür. Sanıyorum bu zatlara Türkiye'nin 70 yıldır demokrasiyle yönetildiğini sık sık hatırlatmak gerekiyor. Demokraside asıl olanın sağa sola tehditler yağdırmak değil, ülkeye ve millete hizmet etmek olduğunu da bu hatırlatmanın üzerine eklemeliyiz. Bu ülkede hiç kimsenin CHP'nin keyfine göre hareket etme, CHP'nin istediği gibi davranma mecburiyeti yoktur" diye konuştu.

'YÜZLERİNE VURMAYI SÜRDÜRECEĞİZ'

"Kendi partilerinin içini bir ur gibi sardığı anlaşılan taciz, tecavüz, hırsızlık vakalarına karşı erdemli bir duruş sergilemek yerine yalan ve iftira çıtasını yükselterek gündem saptırmaya çalışanlar beyhude yere çırpınıyorlar" diyen Erdoğan, şöyle konuştu:

"CHP'nin eğer azıcık ar, haya duygusu varsa, tüm bu taciz, tecavüz, hırsızlık iddialarından temizlenmeden milletin karşısına çıkmaması lazımdır. Ya, gün geçmiyor ki bir taciz olayı duymayalım, gün geçmiyor ki bir tecavüz olayı duymayalım, gün geçmiyor ki bir hırsızlık olayı duymayalım. Ondan sonra utanmadan, sıkılmadan, arlanmadan çıkıyor ne diyor? Bizim başkanlarımız şöyle temizdir, böyle temizdir, başarılıdır. Ya şu anda adliye adliye dolaşıyorlar ya. Bunun neresi temiz? Çık, açık net kendini bir çek et. Ciddi manada bir check-up’tan geçmesi lazım hem ruhsal hem fiziki olarak. Milletimiz daha muhalefetteyken böylesine derin ahlaki zafiyetler içine düşenlerin Allah göstermesin iktidarı ele geçirirse neler yapabileceğini geçmişteki örneklerinden zaten biliyor. Bu zihniyetin geçmişteki faşizan uygulamalarını da tacizden tecavüze, hırsızlıktan iftiraya kadar tüm çarpıklıklarını da bıkmadan usanmadan yüzlerine vurmayı sürdüreceğiz. Ne kadar bağırırlarsa bağırsınlar, tepeden tırnağa her yerlerini saran taciz, tecavüz, hırsızlık rezilliklerinin hesabını vermekten kurtulamayacaklar."

'BU NE SAPKINLIKTIR, İSTİKAMETİNİ TAMAMEN ŞAŞIRMIŞ'

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun dün Meclis Grup Toplantısı’nda yaptığı açıklamaları eleştiren Erdoğan, "İşte dün ne diyor? Uyuşturucu kaçakçılarına, ondan sonra organ mafyasına vergi… Bu ne demek biliyor musunuz? Uyuşturucu satıcılığı yapabilirsiniz, organ mafyası olarak örgütler kurabilirsiniz, bunu da yapabilirsiniz. Ya sen ne yapıyorsun, farkında mısın? Bu ne sapkınlıktır ya, istikametini tamamen şaşırmış. O zaman gel, şöyle bir uyuşturucu örgütünü kur, bir de uyuşturucu örgütü dışında organ mafyasını da kur, hiç olmazsa devlet senden bir şeyler elde etsin. Başka bir işe yaramıyorsun. İşte dün bunu kendin grup konuşmanda söyledin. Öyleyse vergi konusunda da maliyeden belli bir tecrübesi var, dolayısıyla bu adımı atarsa belki bir işe yarar. Bu zihniyet geçtiğimiz günlerde, 'Mevlana'nın vuslat yıl dönümü töreni' kılıfı altında, asırların birikimi olan bir geleneği yerle yeksan etmeye kalktı. Milletimizin uzun mücadeleler sonunda yıktığı, Kur'an-ı Kerim'i ve ezanı Türkçe okutma benzeri bir garabet, 'Mevlevi Mukabelesi' adı altında İstanbul'da sahnelendi. 'Allahuekber' demekten, 'Lailaheillallah' demekten, 'Sadakallahulazim' demekten imtina eden zihniyetin, 70 yıl sonra yeniden hortladığına şahit olduk" ifadesini kullandı.

'KİMSENİN DE İNANCIMIZA EL VE DİL UZATMASINA MÜSAADE ETMEYİZ'

Aynı zihniyetin Ayasofya'nın ibadete açılmasından, Büyük Çamlıca ve Melike Hatun Camii gibi abide eserlerin Türkiye'ye kazandırılmasından da rahatsızlık duyduğunu hatırlatan Erdoğan, "Aradan geçen bunca yıla rağmen demokrasiyi hala hazmedememiş olanların tek parti faşizminin özlemiyle yanıp tutuştukları anlaşılıyor. Biz milli iradeyi güçlendirdikçe bu özlemin emareleri ortaya saçılmaya başladı. Tabi buradaki asıl mesele naatın ve duaların nasıl okunduğundan ziyade, niçin bu yola başvurulduğudur. Gerçekten inanıyorsanız dinimizin temel kaynaklarında belirtilen hükümler ve usuller açıkça ortadadır. Buna göre inancınızı, ibadetinizi, zikrinizi yaşarsınız, yaşatırsınız. Şayet inanmıyorsanız da böylesine hassas bir konuda inanç sahiplerini rencide edecek yollara başvurma hakkınızın olmadığını bileceksiniz. Altını çizerek tekrar ifade etmekte fayda görüyorum, biz hayatımız boyunca kimsenin kökeniyle, inancıyla, meşrebiyle, kültürüyle, hayat biçimiyle uğraşmadık, uğraşmayız. Ancak kimsenin de inancımıza, meşrebimize, kültürümüze el ve dil uzatmasına müsaade etmeyiz" dedi.

Tasavvuftaki 'eline, beline, diline sahip ol' kuralına dikkat etmeyenlerin rezili rüsva olduğunu kaydeden Erdoğan, "Bunların da akıbeti budur. Kur'an-ı Kerim'e inanıyorsanız, ona gereken hürmeti göstermek mecburiyetindesiniz" diyen Erdoğan, "Eyüp Sultan Camii'nde seçim öncesi, kalkıp da bir mihrabiye yerine, Kur'an-ı Kerim'i önüne açıp orada Yasin-i Şerif'ten beli bir bölümü aslına uygun olarak okumak sana bir şey getirmez. Niye onu Türkçe okumadın? Bari onu da Türkçe okusaydın. Bak bakalım millet sana ne değer veriyor" diye konuştu.

'MUHALEFETİN DE YERLİ VE MİLLİSİNİ ÜLKEMİZE KAZANDIRMAK BİZE NASİP OLACAK'

Bu zihniyetin Gezi olaylarını aydınlanma hareketi olarak gösterdiğini, Suriye'de rejimi överken, hayatları ve istiklalleri için mücadele eden mazlumları terörist diye yaftaladığını, Doğu Akdeniz'de Yunan ve Rum tezlerine sahip çıktığını, Türkiye'nin Karadeniz'deki doğal gaz sevincine ortak olmayıp, Libya ve Karabağ’daki başarılarından rahatsızlık duyduğunu dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:

"Bu zihniyet Batılı yatırımcılara ve turistlere her fırsatta 'Türkiye'ye gelmeyin' mesajı verendir. Bu zihniyet ülkenin seçilmiş Cumhurbaşkanına 'diktatör' diye bühtan ederken, kendi partisinden faşizmin en sefil şeklini uygulayandır. Bu zihniyet seçilmiş milletvekillerini pazarda satışa çıkarırcasına zorla başka partilere gönderirken bile demokrasiden söz edebilendir. Bu zihniyet ekonominin sıkıntıya girmesinden, salgının artmasından, terörün azmasından, hatta yaşanan kazalardan bile siyasi çıkar elde etmeyi umacak kadar alçalabilendir. Bu zihniyetin temsilcisi olan zat işte dün çıktı, ülkemize yurt dışından ve yurt içinden kaynak kazandırmak için zaman zaman başvurduğumuz varlık barışı uygulamasını, evet, tekrar ediyorum, uyuşturucu, fuhuş, organ ticaretiyle irtibatlandıracak kadar alçaldı ve düştü. Evet, bunun adı o zatın kendi meşrebinde dahi düşkünlüktür. İşte bu kendi ülkesine ve halkına husumeti siyasetinin merkezine oturtan zihniyeti ona sufle verenlerle birlikte tarihe gömmek hep birlikte boynumuzun borcudur. Her şey gibi muhalefetin de yerli ve millisini ülkemize kazandırmak inşallah bize nasip olacaktır. Tarihimizin en önemli dönüm noktalarından birinden geçtiğimiz şu günlerde Cumhur İttifakı’yla birlikte ülkemizi önce 2023’e ulaştırmakta, ardından da çok daha güçlü şekilde yoluna devam ettirmekte kararlıyız."

'NE TÜRKİYE’NİN EKSENİNDE BİR KAYMA, NE DE TERÖRLE MÜCADELEDE BİR ZAFİYET VAR'

AK Parti'nin kurulduğu günden beri girdiği 15 genel ve mahalli seçimin, halk oylamasının, cumhurbaşkanlığı seçiminin tamamından birinci çıktığını kaydeden Erdoğan, "Tarihleri faşizmle, darbecilikle, milletin değerlerine husumetle, bugünleri ise taciz, tecavüz, hırsızlık iddialarıyla dolu olanların bu hazdan habersiz şekilde siyasetten silinip gidecek olmaları ne acı. Ve kendisi televizyon programlarında nasıl sözler verdi? 'Eğer şu kadar oy alamazsam tabi ki durmam, çeker giderim' dediği halde, hala nasıl hangi yüzle o koltukta oturuyor, bunu anlamak mümkün değil. Yüzüne baka baka Efkan Bey bunları söyledi, ama yüz ola yüz, yüz yoksa ne ola?" dedi.

Türkiye’nin 2020 yılında karşılaştığı tüm meselelerde ülke çıkarlarını savunmak için gerektiğinde bedel ödeyip sıkıntı çektiğini, ama zalimler karşısında asla baş eğmediğini ifade eden Erdoğan, "Türkiye'nin yıldızı yükseldikçe maruz kaldığı saldırıların şiddeti de artıyor. Satranç tahtasını andıran uluslararası arenada giderek daha etkili şekilde oyun kuran Türkiye gerçeği, çatışma ve kaostan beslenenleri rahatsız ediyor. Eksen tartışmalarından ülkemizin adının terör örgütleriyle yan yana getirilme çabalarına kadar pek çok zorlama ithamın gerisinde bu rahatsızlık yatıyor. Oysa ne Türkiye’nin ekseninde bir kayma ne de ülkemizin terör örgütleriyle mücadelesinde bir zafiyet vardır. Ne dedik? 'Gabar'da da Cudi'de de Bestler Dağlarında da Kandil’de de bu teröristleri evvel Allah ezeceğiz, inlerinde vuracağız' dedik ve vuruyoruz" diye konuştu.

'TÜRKİYE'NİN YAPTIRIM VE ŞANTAJ DİLİNE BOĞUN EĞMEYECEĞİ İDRAK EDİLMELİ'

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin DEAŞ başta olmak üzere terör örgütleriyle pek çok farklı coğrafyada göğüs göğse çarpışan tek NATO üyesi olduğunu, düzensiz göç sorununda en ağır yükü omuzladığını, Libya’da darbeciler karşısında meşru hükümete destek vererek demokrasinin namusunu kurtardığını, Suriye sınırında güvenliği tesis ederken bu ülkenin toprak bütünlüğünün korunmasına yardımcı olunduğunu, Somali’nin yeniden istikrara kavuşmasına katkı sunulduğunu anlattı. Dağlık Karabağ'da 30 yıldır göz yumulan işgal ve yağma düzeninin sona erdirilmesine de katkı sağladıklarını söyleyen Erdoğan, şöyle konuştu:

"Minsk Üçlüsü denilen Amerika, Rusya, Fransa, evet, 30 yıldır bu işi çözemediler ve Azeri kardeşlerimizi topraklarından, evet, naçar bir durumda kaçkın duruma düşürdüler. Sonunda Azeri kardeşlerimiz kararı verdi, kendi göbeğini kendileri kestiler ve topraklarına kavuştular. Komşularımız başta olmak üzere kimsenin toprağında ve egemenliğinde bizim gözümüz yoktur. Biz sadece ülkemizin hakkına, hukukuna, egemenliğine yönelik tehditlere karşı onurlu bir duruş sergiliyoruz. Türkiye'nin yaptırım ve şantaj diline boğun eğmeyecek bir ülke olduğunu başta içimizdeki müzmin muhalifler olmak üzere artık herkes tarafından idrak edilmelidir. Tabi dış politika vizyonları Kemalist Türkiye’den faşist İtalya’ya selam göndermekten ibaret olanların böyle bir ufku, böyle bir özgüveni anlamasını da beklemiyoruz. Boraltan faciasının müsebbiplerinin Karabağ’daki zaferin heyecanını hissetmelerinin güçlüğünün de farkındayız. Bu zihniyetin tasallutu altındayken önüne açılan tüm fırsat pencerelerini kaçıran Türkiye, inşallah bir daha aynı duruma düşmeyecektir."

'BİDEN'IN İLİŞKİLERE GEREKEN ÖZENİ GÖSTERECEĞİNE İNANIYORUM'

Erdoğan, Türkiye’nin sırtını ne doğuya ne batıya dönme gibi bir lüksünün olmadığına işaret ederek, dış politika ile ilgili şu mesajları verdi:

"Avrupa ve Amerika ile ilişkilerimizi geliştirirken Türk dünyasını, Asya'yı, Latin Amerika'yı, Afrika'yı asla ihmal edemeyiz. Bununla birlikte, tüm çabalarımıza rağmen 2020 Avrupa ve Amerika ile ilişkilerimizin suni gündemlerle sınandığı bir yıl oldu. Türkiye hem Doğu Akdeniz meselesinde hem de S- 400'ler konusunda hak etmediği çiftte standartlarla karşılaştı. Yeni yılda Amerika ve Avrupa'yla olan münasebetlerimizde yeni bir sayfa açmayı arzu ediyoruz. Çok yönlü siyasi, ekonomik ve askeri iş birliklerimizi Amerika’yla köklü bağlarımızın alternatifi olarak görmüyoruz. Avrupa Birliği'nin de Türkiye'yi kendinden uzaklaştıran stratejik körlükten bir an önce kurtulmasını ümit ediyoruz. Geçen hafta Sayın Merkel ve Sayın Michel ile yaptığımız görüşmeler bu bakımdan önem arz ediyor. Amerika'nın yeni Başkanı Sayın Biden'ın da Türk- Amerikan ilişkilerine gereken özeni göstereceğine inanıyorum. Hiç kimseye karşı ön yargımız, husumetimiz, düşmanlığımız bulunmuyor. Bugüne kadar bize bir adım gelene, biz hep koşarak gittik. Bugün de aynı samimiyeti ve iyimserliği muhafaza ediyoruz. Uzattığımız eli tutan tüm dostlarımızla birlikte barış, adalet, refah, özellikle de bölgemizdeki gerilimlerin azaltılması için çalışmayı sürdüreceğiz. Günümüzün çatışmacı uluslararası ilişkiler denkleminde bu altın oranı yakalamanın zor olduğunu elbette biliyoruz. Ancak, Türkiye zoru başaracak dirayete, azme ve stratejik akla sahiptir. Önümüzdeki dönem inşallah ekonomide, sağlıkta, güvenlikte olduğu gibi, dış politikada da Türkiye’nin şahlanış dönemi olacaktır."

2021 YILI BURS VE KREDİ MİKTARLARINI AÇIKLADI

Konuşmasında üniversite öğrencilerine de müjde veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gençlik ve Spor Bakanlığımız vasıtasıyla 2021 yılında öğrencilere verilecek kredi ve burs miktarlarını şöyle açıkladı: "Bilindiği gibi 2020 yılında lisans öğrencilerine 550 lira, yüksek lisansta 1100 lira, doktorada 1650 lira olarak uyguladığımız kredi ve burs ödemelerinin toplam miktarı 9 milyar 670 milyon lirayı buldu. Önümüzdeki yıl ise lisansta bu rakamı 550’den 650 liraya çıkarmış bulunuyoruz. Aynı şekilde 1100 lira olan yüksek lisansı da 1300 liraya çıkarıyoruz. Doktorada ise 1650 lira olan ödemeyi 1950 liraya çıkarmış oluyoruz. Ve bununla birlikte bütün zorluklara rağmen, işte koronavirüs musibetine rağmen bizler tamamen elimizden gelen gayretle öğrencilerimize kredi ve bursta çok ciddi bir desteği vermiş oluyoruz. Tabii bu ödemeler milli sporcularımıza iki veya üç katı, üniversite sınavında ilk 100’e girenlere de üç katı olarak yapılmaya devam edecek. Ocak ayında 452 bin öğrencimizin hesabına burs, 1 milyon 11 bin öğrencimizin hesabına kredi olarak bu tutarlar yatırılacaktır."

AİHM'NİN KARARINI ELEŞTİRDİ

Erdoğan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş hakkında verdiği kararı da değerlendirdi. Erdoğan, "Esasen AİHM, bizim mahkemelerimizin yerine geçecek şekilde karar veremez. Sadece burada verilen kararlar mahkemelerimizce değerlendirilir. AİHM bu kararı iç hukuk yolları tüketilmeden alarak istisnai bir uygulama yapmıştır. Kaldı ki biz bireysel başvuru adımını attığımız zaman Türkiye’de Anayasa Mahkemesi’ni bir defa bütün yolları tüketme unsuru olarak gördük. Bundan sonra AİHM de devreye girebilir, bu şekilde bu adımı atıyor. Ama şimdi görüyoruz ki burada bütün yollar tüketilmeden AİHM bu tür kararları alma yoluna tevessül etmiştir. Tamamıyla bu adımlar siyasidir, bunun da gereğini, gerekçesini biliyoruz" ifadesini kullandı.

'AİHM BÖYLE BİR TERÖRİSTİ SAVUNMANIN ARKASINDA OLDUĞUNU BİLMELİDİR'

AİHM'in Selahattin Demirtaş ile ilgili hükmünün, aynı mahkemenin İspanya'daki Batasuna Partisi kararındaki gerekçelerle açıkça çeliştiğine dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:

"Mahkeme Batasuna Davası kararında bırakınız şiddet eylemlerini teşvik etmeyi, şiddet eylemlerini açıkça kınamamanın dahi cezaya konu suç sayılabileceğine hükmetmiştir. Terör örgütünün şiddet eylemini kınamamayı teröre destek olarak kabul eden bir mahkemenin, 6- 8 Ekim 2014’te 39 vatandaşımızın hunharca katledilmesiyle sonuçlanan bir eylemin baş sorumlusunun tahliyesini istemiş olması resmen çifte standarttır, hatta iki yüzlülüktür. AİHM Türkiye nezdinde saygı görmek istiyorsa önce dönüp kendi çelişkilerini sorgulamalıdır. Buradaki tartışmanın konusunun Avrupa Parlamentosu’nun terör örgütü olarak kabul ettiği PKK ile içli dışlı olan, elinde onlarca masumun kanı bulunan siyasetçi maskeli bir kişi olduğunu tekrar hatırlatmak isterim. AİHM şu anda böyle bir teröristi savunmanın arkasında olduğunu bilmelidir. Bilmiyorsa biz devamlı bunu söyleyeceğiz. Söylemeye devam edeceğiz. Bu şahıs siyasi görevleri veya siyasi söylemleri sebebiyle değil, terörle arasına mesafe koyamadığı, bölücü terör örgütünün emriyle onlarca kişinin ölümüne yol açtığı için milletimizin gözünde de suçludur. Kobani’nin katili budur, Diyarbakır’daki 53 tane gencin, yavrumuzun katili budur. Oradaki Kürt kardeşlerimi sokağa döken, ondan sonra da bu kardeşlerimizin ölümüne neden olan odur. Ey AİHM, sen anlamasan da biz anlatmaya devam edeceğiz. Aynı mahkemenin FETÖ davaları için takınacağı tavrın da işaretleri şimdiden gözükmeye başladı. PKK’ya terör örgütü muamelesi yapmayan, PKK ile irtibatlı kişileri terörist kabul etmeyen bu mahkemenin FETÖ ile ilgili olarak aynı yaklaşımı sergilememesini temenni ediyoruz. Aksi takdirde bunca çifte standarda ve riyakarlığa daha fazla tahammül etmek mecburiyetinde olmadığımızın da bilinmesini isterim."

Google+ WhatsApp