Cumhurbaşkanı Erdoğan: 'Hiçbir CHP'li gizli saklı yanımıza gelmedi'

Cumhurbaşkanı Erdoğan: 'Hiçbir CHP'li gizli saklı yanımıza gelmedi'

Cumhurbaşkanı Erdoğan AK Parti Grup Toplantısında konuştu. Erdoğan: 'Hiçbir CHP'li gizli saklı yanımıza gelmedi' dedi.

AK Parti Grup Toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, CHP'li bir isim ile külliyede görüştüğü iddialarına cevap verdi. Erdoğan, hiçbir CHP'liye genel başkan olması konusunda telkinde bulunmadığını söyleyerek, “Çünkü Sayın Kılıçdaroğlu'ndan daha ideal bir genel başkan olmaz” ifadelerini kullandı.

 
 

“En çok hayıflandığım konulardan biri, şöyle dişime göre bir ana muhalefet bulamayışımdır"

CHP'li bir ismin Külliye'ye geldiği ve kendisi ile görüştüğü iddialarına cevap veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ne kadar saçma olursa olsun CHP'nin halini göstermesi bakamından ibret verici olan böyle bir olayı takip etmeyenler için özetlemek istiyorum. Londra'da tedavi gördüğü anlaşılan ve mesleki kariyeri çok da yeni nesillere örnek gösterilemeyecek bir gazeteci var.

 

Bu kişi CHP Genel Başkanının, ‘basınımızın yeni amiral gemisi' olarak sıfatlandırdığı gazetede müthiş bir haber başlığı ile bir iddia ortaya attı. Buna göre 9 Kasım'da bir CHP'li plakası değiştirilmiş bir araçla Külliye'ye gelip bizimle görüşmüş ve farklı plakalı bir araçla da çıkıp gitmiş. Yine iddiaya göre bu görüşmede biz gelen kişiye, ‘senin CHP Genel başkanı olman gerekir' demişiz. Hani meşhur bir hikaye vardır, adamın biri etrafındakilere kurban meselesini şöyle anlatıyormuş, ‘Hazreti Musa Allah'a, Yarabbi bana bir kız evlat bahşedersen onu sana kurban edeyim diye dua etmiş.

Bir zaman sonra Hazreti Musa'nın bir kızı olmuş, adını Ayşe koymuş, çocuğun kurban edileceği zaman gelince Hazreti Musa bıçağı yavrucağın boynuna dayamış. Tam kesecekken Azrail gökten elinde bir keçi ile gelmiş. Hikayenin tam bu noktasında dinleyenlerden biri dayanamamış ve şöyle demiş, ben bunun neresini düzelteyim, Hazreti Musa değil Hazreti İbrahim, kız değil erkek, Ayşe değil İsmail, Azrail değil Cebrail, keçi değil koç.' Şimdi biz de bu iddianın neresini düzeltelim bilemiyoruz. Her şeyden önce böyle bir görüşmemiz olmadı. İddia edildiği gibi gizli saklı hiçbir CHP'li yanımıza gelmedi. Külliyeye giren araç da bellidir, çıkan araç da bellidir, hepsinin künyesi bellidir. Herhalde bunlar kendi merkezleri gibi zannediyorlar burayı. Hiçbir CHP'liye genel başkan olması gerektiği yönünde telkinde bulunmadım çünkü Sayın Kılıçdaroğlu'ndan daha ideal bir genel başkan olmaz.

CHP'nin başında kimin olduğundan bize ne. Bu konu CHP Genel Merkezini, delegelerini, CHP'ye oy verenleri alakadar eder. Olmayan bir görüşmeyi ve olmayan bir konuşmayı ortaya atan gazeteciyi siciline rağmen bir parça mazur görmek mümkün. Bugünkü yazısında galiba özür diliyor. Bizden de dilemiş, teşekkür ederiz. Bu iddianın üzerine ‘doğrudur' diyerek adeta tüy diken genel başkanı ne yapacağız? İddia o kadar saçmaydı ki, ilk duyduğumda cevap vermeyi kendime zul addettim. Konuyla ilgili açıklamayı arkadaşlarımıza yaptırdık.

Buna rağmen CHP Genel Başkanı televizyonda milletin gözünün içine baka baka ‘herkes konuşuyor, Erdoğan niye konuşmuyor' diye seviyeyi düşürdü. Meselenin dallanıp budaklanması üzerine Cumhurbaşkanlığımı ortaya koyuyorum diyerek iddiayı yalanladım. Buna rağmen kendisi çıkın delikanlıca, ‘hata ettim, özür dilerim' diyemedi. Zaten bu zatın klasik tarzıdır, akıl ve izan dışı her türlü iddiayı ortaya atar sonra da ‘hadi cevap ver' diye kenara çekilir. Yalan en önemli mesleğidir. Cevap verilir, iddialar belgeleri ile çürütülür ama bu zat aynı şeyleri söylemeye devam eder.

Eline tutuşturulan kağıtların, kulağına üflenen hezeyanların her defasında çürük çıkması bu zatı yolundan döndürmeye yetmez. Sakarya'daki Tank Palet Fabrikası konusundan Man Adası iddialarına kadar hep aynı şekilde davranmıştır. Yargıda çıkan kararlar da bu adamı yola getirmiyor. ‘Man Adası' dedi davayı bizim arkadaşlarımız kazandılar. Yine aynı yola devam ediyor. Kendisi CHP'nin başına kaset kumpası ile geldiği için orada kalmanın çarelerini de hep benzer yöntemlerle arıyor. Bay Kemal olmak böyle bir şey. Yalanları yüzüne vurulduğu zaman hep ‘Yarabbi şükür' deyip işine bakacaksın ki devamı gelsin.

Bu arada Külliyeye gelen CHP'li iddiası da ortada kaldı. Yazı yazan diyor ki, ‘benim haber kaynağım filanca kişi.' O kişi diyor ki, ‘benim haber kaynağım CHP içinden birisidir.' CHP'liler diyor ki ‘bizden böyle bir iş sadır olmaz.' İthama maruz CHP'li diyor ki, ‘bu kumpas CHP Genel merkezinde kuruldu.' İddiayı doğrulayan Kılıçdaroğlu diyor ki, ‘öyle demek istemedim.' Bunca rezillik ortaya dökülmesine rağmen CHP'nin yetkililerinin hala bizi suçluyor almaları da işin başka trajikomik tarafıdır. Şimdi yeni bir senaryo daha çıktı, yatta bir aradaydılar. Yatta bir araya gelenlerde şimdi birbirini suçluyor, ‘ben yatta yoktum', öbürü diyor ‘ben yoktum', öbürü diyor ‘ben de yoktum.'

Bu iddiayı ortaya atan Sayın İnce'de diyor ki ‘onlar kendilerini gayet iyi bilir.' CHP Genel başkanına bu konuları ortalama bir insan idraki ile anlatamayacağımızı sayısız tecrübe ile biz öğrendik. Kendisine bu meselede düştükleri durumu çocukları eğlendirmek için söylenen bir tekerleme ile izah etmeye çalışalım; komşu komşu, hu hu, oğlun geldi mi, geldi, ne getirdi, incik boncuk, kime kime, sana bana, başka kime, kara kediye, kara kedi nerede, ağaca çıktı, ağaç nerede, balta kesti, balta nerede, suya düştü, su nerede, inek içti, inek nerede, dağa kaçtı, dağ nerede, yandı bitti kül oldu. Külliye'ye gelen CHP'li iddiasında durum tam da buna döndü. İddianın sahibi belli değil, iddiaya konu kişi belli değil, iddiayı doğrulayan belli değil, en sonunda işi yandı bitti kül olduya getirdiler.

Maalesef günlerdir televizyon film ve dizilerindeki taht oyunlarını, güç savaşlarını, iktidar savaşlarını, komplo teorilerini gölgede bırakan bir oyun seyrediyoruz. CHP'nin siyaset üretme gücünün kendi iç kavgalarında sergiledikleri şenlikten ibaret olduğunu tüm Türkiye gördü. Onurlu bir siyasetçinin yapacağı iş gelinen noktada önce bizden, sonra itham ettikleri kişilerden özür dilemek olmalıdır. Yalanla, iftirayla, karalamayla, altı boş iddialarla, içi boş ithamlarla, alavere dalavere siyasetiyle ülkemizi meşgul ettikleri için milletimizden özür dilemeleridir. CHP kendi kendine bir orta oyunu oynadı ve artık bitti. Yeniden hep birlikte ülkemizin gerçek gündemine dönmenin zamanı geldi.

CHP'liler kendi iç hesaplaşmalarını varsınlar kapalı kapılar arasında gerçekleştirsinler. Bunların parti sözcüleri de bizzat kendileri de hepsinin tek mesleği var, nerede bu sanatı kavramışlarsa, yalan. Yalan üzerine bu süreci inşa etmeye çalışıyorlar. Ne olur artık milletin yakasından düşsünler. Bir gün tek parti faşizmine, bir gün emperyalizmin sözcülüğüne, bir gün koltuk kavgasına, bir gün terörist seviciliğine savrulan partiden ne köy olur ne kasaba” diye konuştu.

"3 ay gibi bir süre sonra havalar böyle giderse İstanbul susuzluğa doğru yürüyor"

Milletin bu gerçeği gördüğü için CHP'yi belli bir oy oranının üzerine çıkartmadığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, mahalli seçimlerde CHP'nin kazandığı birkaç belediyenin dengelerini bozduğunu söyledi. Erdoğan, "Aradan 7 ay geçmeden kendilerini yerden yere atmaya başladılar. ‘Biz bu şartlarda Ankara'yı yönetemeyiz' diyorlar. Çok enteresan, niye yönetemiyorsun, kazandın ya, hadi yönet. ‘ben Ankara'nın suyundaki kirliliği gideremem.' Devletten alman gereken parayı alıyorsun, öyleyse şu andan itibaren parayı yönetme sanatını ortaya koyman gerekir. Kredi bulmak, bu senin işin, krediyi de bulacaksan bul. Aynı şey İstanbul için de geçerli. Biz de bu mesleği icra ettik” açıklamasında bulunarak kendi belediye başkanlığı döneminde İstanbul'da yapılan hizmetleri anlattı.

Erdoğan, “Gelen haberler çok hayra alamet değil. 3 ay gibi bir süre sonra havalar böyle giderse İstanbul susuzluğa doğru yürüyor. Benzer şey Ankara için geçerli. Ankara'da söylenen özellikle atık su noktasındaki sıkıntılar. Yapacaksın arkadaş, çözeceksin bu sorunu. Bu horona mademki girdin, bu işi yapacaksın. ‘Bana borçlanma noktasında meclis müsaade etmiyor.' Borç yiğidin kamçısıdır. Borçlanma noktasında da yine meclis belli sorumlulukları üzerine alamaz. ‘Biz bu işi çözeriz' bunu görürse meclis te bu noktada size gerekli desteği verir, bunu görmüyorsa bu desteği veremez.

Bunca yıl başbakanlık, cumhurbaşkanlığı yaptım, en çok hayıflandığım konulardan biri şöyle dişime göre bir ana muhalefet bulamayışımdır. Kendilerince en güçlü oldukları zamanda düştükleri durum ortada. Bakalım yarın hangi senaryo ile karşımıza çıkacaklar. Bir kez daha Rabbim ülkemizi ve milletimizi CHP afetinden muhafaza eylesin diyorum” şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Bırakın doları, Türk Lirası'na dönelim”

Ekonomideki toparlanma süreci devam ederken muhalefetin “battık, bittik” gibi ifadeler kullandıklarını söyleyen Erdoğan, “Açıklanan her veri bu gerçeği doğruluyor. Perakende satış hacmi bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 2,7 arttı. Borsa 106 bin puanın üzerine çıkarak 18 ayın zirvesini gördü. Ben bununla tatmin olmuyorum. Biz geldiğimizde borsa 11 bin falandı. Başbakanlığım döneminde 135 bine çıktık, şimdi düşmüştük tekrar toparlanmaya başladık. Allah'ın izni ile bunu yine yakalayacağız. Şimdi 106 bin-107 bin.

OECD Türkiye'nin bu yıl için büyüme tahminini eksi yüzde 0,3'ten artı yüzde 0,3, 2020 beklentisini de yüzde 1,6'dan yüzde 3'e yukarı yönde revize etmiş durumdadır. Tüketici Güven Endeksi Kasım'da bir önceki aya göre yüzde 5,2 oranında artı. Ekim ayında kurulan şirket sayı bir önceki aya göre yüzde 8,5, önceki yılın Ekim ayına göre yüzde 18 oranında artış kaydetmiştir.

Kapanan şirket sayısını düştükten sonra elde edilen net açılan şirket sayısındaki yıllık artış ise yüzde 21'i buldu. Reel Kesim Güven Endeksi Kasım'da bir önceki aya göre 1,1 artarak 102'ye yükseldi. İmalat sanayindeki kapasite kullanım oranı Kasım'da bir önceki aya göre 0,8 puan artarak son 15 ayın zirvesi olan yüzde 77,2'ye yükseldi. Kasım ayında Finansal Hizmetler Güven Endeksi bir önceki aya göre 24,5 puan artarak 167 seviyesinde gerçekleşti. Hizmet Sektörü Güven Endeksi de yüzde 0,7 arttı. Ülkemizin risk primi 300'e kadar geriledi. Bir ara 500'e kadar çıkmıştı. Ülkemize güvenen, yatırım yapan herkes kazandı, kazanmaya devam edecek.

Tüm milletime sesleniyorum, bırakın doları, paramıza dönelim, Türk Lirası'na dönelim. Türk Lirası kaybettirmiyor. Milliliğimizi, yerliliğimizi burada da gösterelim. Son dönemde bölgemizdeki kimi ülkelerde ülkemizi menşeili ürünlere yönelik sinsi bir kampanya yürütüldüğünü görüyoruz. Yeni bir adım daha atacağız. Tarım Kredi Kooperatifimiz yoğun bir şekilde Türkiye genelinde ilk etapta 500 noktada muhteşem diyebileceğimiz kendi satış mağazalarını açacak, bu sayıyı daha sonra artırmaya devam edecek. Gerek fiyatlardaki ucuzluk, istikrar tarım kredi Kooperatiflerinin bu mağazalarında halkım için çok önemli bir adım olacak” diye konuştu.

“Türkiye örneğine ancak savaş durumunda rastlanabilecek sertlikte bir ambargo ile karşı karşıyadır”
Son 5-6 yıldır batılı ülkelerin giderek artan bir şekilde Türkiye'ye karşı artık inkarı mümkün olmayan savunma sanayi ambargosu uyguladığını söyleyen Erdoğan, “İşi, bırakın yeni anlaşmaları, önceden alınmış lisansların iptaline kadar vardırdılar. Türkiye örneğine ancak savaş durumunda rastlanabilecek sertlikte bir ambargo ile karşı karşıyadır. Suriye'de son harekatlarımızdan ve Doğu Akdeniz'deki gelişmelerin ardından bu uygulamalar daha da sertleşti. Ancak, hamdolsun savunma sanayimiz tüm bu kuşatmaları etkisiz hale getirebilecek kabiliyete ulaşmıştır” dedi.

Son gelişmeler ışığında ortaya çıkan eksiklerin hızla tamamlandığını belirten Erdoğan, “Bize silahlı ve silahsız İHA vermemişlerdi, ürettik. Yeni nesil tank vermediler, prototipini hazırladık, motorunu da tamamlayınca hemen seri üretime geçeceğiz. Helikopter vermediler, onu da ürettik. İhracat aşamasındaki helikopterlerin motorları ile ilgili sıkıntı çıkarttılar, yakında bu sorunu aşıyoruz. Arifiye'deki Tank Palet Fabrikası ile alakalı yalan üstüne yalan. Konuyu bilmiyor, ‘20 milyar dolar' diyor. Bu adam rakam bilmiyor, para nedir bilmiyor. Bunlardan haberi yok. Burayı satmadığımızı defaatle söylemiş olmamıza rağmen devamlı buranın satıldığını söylüyor. Tekrar ediyorum, Arifiye'deki Tank Palet Fabrikası satılmamıştır, 25 yıllığına burası Katar ve Türk sermayesinin ortaklığı ile çalıştırılan BMC firmasına tahsis edilmiştir.

Burada satış kesinlikle yok. Mevcut tanklarımızın tamir bakımı burada yapılacak, paletlerimizin tamir bakımı burada yapılacak, hatta gerekirse sıfır üretim burada yapılacak. Bir diğer ayağı da bu işin, tüm bunlarla beraber burada sözleşmede bir şart daha var, buraya 50 milyon dolar, tahsisi alan yatırım yapacak. İçerideki tüm makineler yenilenmeye muhtaç. Bu adımı BMC birlikte atacaklar. İstediği kadar yalan söylesin, yalancının mumu yatsıya kadar yanar” diye konuştu.

"5-6 yıl içinde kendi milli muharip savaş uçağımızı hazır hale getirmeyi planlıyoruz"

F-35 konusunda Türkiye'ye yapılan haksızlığı herkesin yakından takip ettiğini söyleyen Erdoğan, “Allah'ın izni ile 5-6 yıl içinde kendi milli muharip savaş uçağımızı hazır hale getirmeyi planlıyoruz. Bize tüfek tabanca gibi araçları vermeyince sandılar ki elimiz boş kalacak, daha iyisini ürettik ve güvenlik güçlerimizin kullanımına sunduk. Harekatlarımızda kullandığımız silah ve mühimmatlar konusunda özellikle batı ülkelerine bağımlılığımız neredeyse kalmadı. Şimdi yeni ve daha iyi hamleler içindeyiz. Mesela, milyonlarca dolar faaliyetle dışarıdan aldığımız havadan havaya füzelerin yerli ve milli muadillerinin seri üretimi için gün sayıyoruz. Savaş uçaklarımıza entegre edilecek havadan havaya füzemiz Bozdoğan, fırlatma rampasından yapılan güdümlü atışlarda tam isabet sağladı.

Ses hızının çok üstünde uçan ve yüksek manevra yeteneğine sahip bu füzemizin uçaktan atışlı testleri önümüzdeki yol yapılacak. 2013 yılından beri üzerinde çalışılan Göktuğ projesinin bir ürünü olan Bozdoğan füzesi uçaktan test atışlarının da tamamlanmasının ardından TSK'nın envanterine girecek. Dünyada sadece 9 ülkenin ürettiği havadan havaya füzemiz milli muharip uçağımıza ve F-16 savuş uçaklarımıza monte edilecek. Böylece savaş uçaklarından kullandığımız hava yer silahlarına ek olarak havadan havaya silahlarımızda yerli ve milli olacak. Milli gemimizden ilk defa milli füze atışı gerçekleştirdik. Roketsan tarafından geliştirilip üretilen ilk milli deniz seyir füzemiz Atmaca, TCG Kınalıada Gemisi'nden başarı ile fırlatıldı. Bu füzemiz de önümüzdeki yıl envantere giriyor.

Sadece mevcut ihtiyaçlarımızı karşılamıyoruz, ülkemizi ve savunmamızı yeni gelişmelere de hazırlıyoruz. Yapay zeka destekli İHA'lardan sonra bunların GPS olmayan ortamlarda da görev yapabilmesini sağlayacak projeyi başlattık. Dünyada sayılı ülkenin üzerinde çalıştığı bu teknoloji ile haberleşmenin olmadığı durumda da hedefler vurulabilecek. ATAK Helikopterlerimizin lazer ikaz alıcı ve diğer elektronik harp sistemleri ile donatılmış FAZ-2 versiyonu ilk uçuşunu başarı ile gerçekleşti. Yerlilik oranı daha da artan ATAK FAZ-2 helikopterlerini de önümüzdeki yıldan itibaren kullanıma almayı hedefliyoruz. Karasu'da ihtiyacımız olan her türlü motoru üretebilecek bir fabrikanın inşası sürüyor.

F-16 ve SİHA'larımızla üretilen bombaların kapsülleri yanında patlayıcı dolumlarını da tamamen ülkemizde yapacak bir özel sektör yatırımı da yakında başlıyor. Bu yatırımın tamamlanmasıyla yurt dışında olum yaptırma işleminden tamamen kurtulacağız. Önümüze çıkartılan engeller bizi durdurmuyor, hatta yavaşlatmıyor, azmimizi biliyor, hızlı çalışmamızı sağlıyor. Biz bu gündemlerle yolumuza devam etmekte kararlıyız. Kendi entrikaları içinde boğulanlara da yolunuz açık olsun diyoruz” ifadelerini kullandı.
 

Google+ WhatsApp