‘’Bizim Medeniyetimiz Bir Fetih Medeniyetidir’’

‘’Bizim Medeniyetimiz Bir Fetih Medeniyetidir’’

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Malazgirt Meydan Muharebesi Tarihi Milli Parkı alanında düzenlenen Anadolu'nun Fethi Malazgirt 1071 Töreni'nde halka hitap etti.

 

Malazgirt Meydan Muharebesi Tarihi Milli Parkı alanında, şu anda resmi rakamlara göre 75 bin kişinin bir arada olduğunu bildiren Erdoğan, alanın daha da iyi olması için çalışmaların süreceğini söyledi. Çevre düzenlemesini selvilerle daha da geliştireceklerini anlatan Erdoğan, "Bu millete, bu gençliğe ne yakışırsa onu yapacağız." diye konuştu.

Erdoğan, Malazgirt Meydan Muharebesi için otağın, 24 Ağustos 1071'de Ahlat'ta kurulduğunu belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Oradan yolculuk 2 gün buraya ve 26 Ağustos'ta da Malazgirt Zaferi ile ilgili adımlar atıldı. Esasen Ahlat ve Malazgirt yanında Adilcevaz, Erciş, Van, Cavaş ve Tatvan ile bütün bu bölge, yani Van Gölü Havzası tarihimizin bize en kıymetli emanetlerindendir. Türk'ü ile, Kürt'ü ile, Arap'ı ile ve diğer kökenlerden insanlarıyla milletimizin özellikle teşekkülüne neden olan tüm farklı renklerinin, ahenginin, birliğinin, beraberliğinin sembolü olan bu bölgeyi her bakımdan korumalı, gözetmeliyiz.

Sağ olsun Sayın Bahçeli, ziyaretinde 26 Ağustos'u konuşurken, Ahlat'ı değerlendirirken güzel bir hatırlatmada bulundu. Dediler ki 'Ahlat'a bir Cumhurbaşkanlığı Köşkü yakışır çünkü otağı Sultan Alparslan oraya kurdu, biz de varisleri olarak oraya böyle bir inşallah otağı kuralım.' Bugün Vali ve Belediye Başkanımızla da görüştük. Onlar 1071 metrekare bir yer düşünmüşler. Dedik ki 'Olmaz.' 1071 metrekare oturma alanı olur, bir de bunun çevre düzenlemesini yapacağız, en azından 5 dönüm. Belediye Başkanımız da coştu ve 'Biz bunu 10 dönüm yaparız.' dedi. Şimdi, orada inşallah böyle bir otağı merkezini yapacağız. Selçuklu mimarisiyle inşallah çok kısa zamanda onu da bitirip artık geldiğimizde hem oraya uğrayacak, ondan sonra da Malazgirt'e geleceğiz. Bu bir işaret fişeğidir, inşallah sonu da hayırlı olur."

Bu anlayışla Malazgirt Meydan Savaşı'nın yaşandığı bölgeyi Milli Park ilan ettiklerini anımsatan Erdoğan, bunun için düzenlemelere de başlandığını söyledi.

Bu yıl Milli Park alanının ilk etabının hizmete girdiğini, parkın yeşillendirme çalışmalarıyla geliştirileceğini, gelecek yıla kadar kalan kısımların tamamlanacağını kaydeden Erdoğan, "Diğer bölgelerimizde tarihimizi, köklerimizi, ecdadımızı yaşatacak çalışmalara önem ve öncelik veriyoruz. Bu vesileyle Malazgirt Meydan Muharebesi Milli Parkı'nın ülkemize kazandırılmasında emeği geçen herkese teşekkür ediyorum." dedi.

Malazgirt Zaferi'nin 947. yıl dönümünü tebrik eden Erdoğan, "Bu kutlu zaferin milletimize ve coğrafyamızın dört bir yanındaki Türk kardeşlerimize bir kez daha hayırlı olmasını diliyorum. Bizlere bu güzel yurdu vatan olarak bırakan Sultan Alparslan ve ordusundaki tüm kahramanlara, asırlar boyunca aynı yoldan giden nice gazilere ve şehitlere şükranlarımızı sunuyorum." diye konuştu.

"BİZİM MEDENİYETİMİZ BİR FETİH MEDENİYETİDİR"

Fethin, zulme karşı başkaldırının, toprakların ve toplumların adalet, hakkaniyet, iman ve cesaret mayasıyla harmanlanması anlamına geldiğini ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:

"Bunun için de bizim medeniyetimiz bir fetih medeniyetidir. En büyük fethimiz, gönüllerin fethidir. Gittiğimiz her yere, gönüllerden girdiğimiz içindir ki aradan kaç asır geçerse geçsin varlığımız, izimiz, hatırımız tüm canlılığıyla devam ediyor.

Mekke'nin fethiyle başladığımız bu zaferler silsilesini Kudüs'te ve daha nice beldeyle ve nihayet Malazgirt'in giriş kapısı olduğu Anadolu ile sürdürdük. Malazgirt'te kazandığımız zafer, bizi Avrupa'nın ortalarına kadar giden yolu açmıştır. Bunun için Malazgirt demek, öncesine baktığımızda Mekke demektir, Kudüs demektir; sonrasına baktığımızda Bursa demektir, Edirne demektir, İstanbul, Rumeli, tüm Balkanlar demektir. Şayet, Malazgirt ruhunu unutursak ne öncemiz kalır ne sonramız. Biz, Malazgirt'te sadece bir zafer kazanmakla kalmadık. Biz Malazgirt'te aynı zamanda millet olduğumuzu hem de nasıl bir millet olduğumuzu cümle aleme ilan ettik. Malazgirt'i nasıl bir millet haline gelerek zafere dönüştürdüysek Haçlı Seferleri'nin de Moğol istilasının da dört bir yandan uğradığımız tüm saldırıların da üstesinden aynı hissiyatla geldik."

"Malazgirt ruhunu yaşatmayı başaramazsak, geçmişimizle birlikte geleceğimizi de kaybederiz." vurgusu yapan Erdoğan, onun için milli park ilan edilen bu ovaya taş toprak olarak değil medeniyetin atan kalbi olarak bakmak gerektiğini söyledi.

Malazgirt'in sadece hikayenin başladığı yer değil, aynı zamanda hiç sönmeyecek istiklal ve istikbal ateşinin kıyamete kadar yanacağının bir alametifarikası olduğuna işaret eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Malazgirt'i hatırlamak demek kim olduğumuzu hatırlamak demektir. Kim olduğumuzu hatırlamak demek, niçin burada bulunduğumuzu hatırlamak demektir. Niçin burada bulunduğumuzu hatırlamak tek millet, tek bayrak, tek vatan ve tek devlet ülkümüze sıkı sıkıya sarılmak demektir. Rabiamıza sıkı sıkıya sarılmak, 2023 hedeflerimize ulaşmak için daha çok çalışma demektir."

Erdoğan, Türkiye'nin 2023 hedeflerine ulaşmasının, gençlerin 2053 ve 2071 vizyonlarını hayata geçirebilecekleri büyük, güçlü, müreffeh, itibarlı bir Türkiye'nin inşası anlamına geldiğini belirterek, "Görüldüğü gibi her şey zincirin halkaları gibi bir birine bağlıdır. Bu zincirden hangi halkayı çıkartırsanız çıkartın sadece Türk milletinin değil koskoca bir medeniyetin geleceği tehlikeye düşecektir." diye konuştu.

"HEM MİLLETİN HEM ÜMMETİN HEM İNSANLIĞIN UMUDUSUNUZ"

Gençlerden maziden atiye uzanan bu büyük mirasa çok iyi sahip çıkmalarını isteyen Erdoğan, şöyle devam etti:

"Mekke'ye, Medine'ye sahip çıkın. Bu mübarek topraklara namusunuz gözüyle bakın. Kudüs'e sahip çıkın, Hazreti İbrahim'in, Hazreti Muhammed'in, Hazreti Ömer'in, Selahaddin Eyyubi'nin, Yavuz Sultan Selim Han'ın emaneti bu şehri gözünüz gibi koruyun. Malazgirt'e, Ahlat'a Anadolu'ya giriş kapımızın giriş sembolleri olan her yere sahip çıkın. Selçuklu'ya sahip çıkın, Osmanlı'ya sahip çıkın, Söğüt'ten başlayıp Bursa'ya, Edirne'ye, İstanbul'a uzanan Osmanlı başkentlerine sahip çıkın. Evlad-ı Fatihan olan Balkanlar'a sahip çıkın. Ecdadın gerek ayak bastığı, gerek gönül kazandığı her yerde emanetini yere düşürmeyin. Çanakkale'nin, Kut'ül Amare'nin, Medine Müdafaası'nın gerisindeki manayı çok iyi kavrayın. Kurtuluş Savaşı'mıza ve Cumhuriyet'imize çok iyi sahip çıkın. Bu vatanı hangi şartlarda, ne büyük fedakarlıklarla kurtarabildiğimizi unutmadan, ülkemizi her alanda hep daha ileriye götürmenin mücadelesini verin. 15 Temmuz kıyamına sahip çıkın. Türk milletinin inancı, ezanı, bayrağı, özgürlüğü, geleceği için topyekun ayağa kalkabileceğinin son örneği olan bu tarihi hadiseyi asla unutmayın, unutturmayın. Sizler hem bu milletin hem bu ümmetin hem de tüm insanlığın umudusunuz."

"SİZLERİ AKİF'İN HAYALİNDEKİ ASIM'IN NESLİ OLARAK GÖRÜYORUM"

Türkiye'nin her dönemde olduğu gibi bugün de sadece kendi sınırlarından ve kendi vatandaşlarından ibaret bir ülke olmadığına dikkati çeken Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:

"Türkiye, tıpkı buz dağının görünen yüzü gibi gerisindeki koskoca bir medeniyetin, koskoca bir tarihin, koskoca bir insanlığın sorumluluğunu taşıyor. Biz ülkemizin ve dünyanın meseleleriyle ilgilenmeye başladığımızdan beri bu sorumluluğu hep omuzlarımızda hissettik. İdeallerimizi siyaset yoluyla hayata geçirmeye karar verdiğimiz günden beri, işte bu sorumluluğun bilinciyle hareket ediyoruz. Sizlerden de hangi alanda çalışırsanız çalışın, hangi zeminde, hangi düzeyde faaliyet gösterirseniz gösterin aynı şekilde davranmanızı bekliyorum. Sizleri merhum Mehmet Akif'in hayalindeki Asım'ın nesli olarak görüyorum. Sizleri üstat Necip Fazıl'ın Anadolu kıtası büyüklüğündeki dava taşını gediğine koymayı vasiyet ettiği gençlik olarak görüyorum. Sizleri Arif Nihat Asya'nın 'Delikanlım işaret aldığın gün atandan yürüyeceksin, millet yürüyecek arkandan' diye tarif ettiği gençlik olarak görüyorum."

"VAR MISINIZ"

Başkan Erdoğan, gençlere "Bu kutlu yolda zafere kadar birlikte yürümeye; Endülüs'e ayak basan Tarık bin Ziyad gibi bir daha geriye dönmeyi düşünmeyerek, gemileri yakıp hedeflerimize doğru ilerlemeye; Sultan Alparslan gibi 'Ya zafer kazanırız ya cennete gideriz' diyerek, karşımızdaki düşmanın büyüklüğüne bakmadan üzerine atılmaya; İstanbul surları önünde atını denize sürüp 'Ya ben İstanbul'u alırım ya İstanbul beni alır' diyen Fatih Sultan Mehmet Han'ın kararlılığıyla mücadeleye girişmeye; aşılmaz denilen Sina Çölü'nü 13 günde geçerek hedefine yürüyen Yavuz Sultan Selim'in cesaretiyle zorlukların üzerine gitmeye; Mehmet Akif'in 'en kesif orduların yükleniyor dördü beşi' diyerek tarif ettiği Çanakkale'deki kahramanlar gibi 'O rüku olmazsa dünyada eğilmez başlar' olarak yedi düvele meydan okumaya; bir olarak iri olarak, diri olarak, kardeş olarak, hep birlikte Türkiye olarak bu ülkeyi hedeflerine ulaştırmaya var mısınız?" diye sordu.

Erdoğan, "Evet" cevabı üzerine kendisini böyle bir milletin evladı, böyle bir gençliğin öncüsü olarak dünyaya getirdiği için Allah'a hamdettiğini söyledi.

"İNSANLIĞIN GELECEĞİNİN KİLİT TAŞI"

Anadolu'nun, sadece insanlığın en kadim yerleşim yeri, Afrika'nın, Asya'nın, Avrupa'nın kesişim noktası olmadığına, aynı zamanda "insanlığın geleceğinin kilit taşı" olarak tarif edilebileceğine dikkati çeken Erdoğan, şunları kaydetti:

"Onun için tarihteki tüm büyük toplumlar, büyük devletler, büyük liderler Anadolu'ya sahip çıkmak istemişlerdir. Bu topraklar için nice büyük mücadeleler... İşte Çanakkale'de Gazi Mustafa Kemal, 14 yaşındaki gençlerle beraber, yedi düvele karşı savaştılar ve 'Çanakkale geçilmez' dediler. Nice terler akıtıldı, nice şehitler verildi. Ülkemizin işte bir süredir yaşadığı sıkıntıların sebebini konjonktürel gelişmelerde arayanlar yanılırlar, hem de çok yanılırlar. Maruz kaldığımız saldırıların, üzerimizde oynanan oyunların, perde gerisinde yazılan senaryoların işte böyle tarihi bir arka planı vardır. Bin yıllık gözbebeğimiz olan Anadolu'yu ne kadar güçlü tutarsak gerisindeki o dev medeniyeti ve tarih birikimini de o derece güçlü tutmuş oluruz. Unutmayın Anadolu bir bentir. Bu bent yıkılırsa ne Ortadoğu kalır, ne Afrika, ne Orta Asya, ne Balkanlar, ne Kafkasya kalır. Üzerlerindeki Anadolu denen ulu çınar gölgesi kalkan tüm bu coğrafyalar her türlü tehdide, tehlikeye, istiskale, işgale açık hale gelir."

Suriye'de huzurun ve güvenin gerçek anlamda tesis edildiği yegane yerlerin Türkiye'nin kontrolündeki bölgeler olmasının boşuna olmadığını vurgulayan Erdoğan, "İnşallah aynı huzur ortamını Suriye'nin diğer bölgelerinde de tesis edeceğiz. İnşallah aynı güven ortamını Irak'ta terör örgütünün faaliyet gösterdiği yerlerde de inşa edeceğiz. İnşallah aynı istikrarı Doğu'da ve Batı'da, Kuzey'de ve Güney'de nerede mağdur ve mazlum kardeşlerimiz varsa hepsinin yaşadıkları yerlerde de sağlayacağız." diye konuştu.

"Bizim güvenliğimiz kendi sınırlarımızda değil, nerede tehdit altında bir kardeşimiz varsa, onun bulunduğu yerde başlar" ifadesini kullanan Erdoğan, şöyle devam etti:

"Bunun için siyasette, diplomaside güçlü olmak zorundayız. Bunun için ekonomide, ticarette, teknolojide güçlü olmak mecburiyetindeyiz. Bunun için ordumuz da üniversitelerimiz de sanayi kuruluşlarımız da tüm kurumlarımızla güçlü olmak durumundayız. Aksi takdirde bize bırakınız bu vatanı, bırakınız bu coğrafyayı, bu dünyada bir tek gün yaşama hakkı tanımazlar. Güçlü olmazsak bize, şu cihanda bir tek nefes alma imkanı, bir yudum su içme, bir lokma yemek yeme fırsatı vermezler. En küçük bir zafiyet gösterdiğimizde veya böyle algılanan bir durum ortaya koyduğumuzda üzerimize nasıl böyle hani kargalar var ya leş kargaları, akbabalar gibi çullandıklarını sizler de görürsünüz. İçimizdeki bazı gafiller sanıyorlar ki mesele Tayyip Erdoğan meselesidir. Sanıyorlar ki mesele, AK Parti meselesi. Hayır, mesele, Türkiye meselesidir. Mesele, milletimizin şahsında sembolleştirdikleri İslam meselesidir."

Batı için "Türk" demenin, "Müslüman" demek olduğunu belirten Erdoğan, "Türkiye demek, tüm Müslümanların hamisi, umudu demektir. Dünyada Batı ile doğrudan teması olup da her alanda bu kadar iç içe geçip hala kimliğini, kişiliğini, özgürlüğünü koruyabilen tek ülke ve millet biziz. Mazlum toplumlar, bunun için Türkiye'ye bu kadar değer veriyor, bizi kalplerinden ve dualarından eksik etmiyorlar." dedi. 

Google+ WhatsApp